Medya'da Poyraz var.
PLAYLİST: A Great Big World-Already Home
••
|Düzenlendi.|
7.BÖLÜM. "HİSSİZ."
Şu durumdayken hislerimin bana dediklerine kulak veremiyordum. Belki, kafamda kurduğum o savaşın bitiş nidasını bana mırıldanıyordu; belki de savaşın yeni başladığını söylüyordu. Belki de his diye bir şey yoktu bende. Ruhum hissiz doğmuştu ve belki de o savaşın sebebi en başından beri buydu.
Büyüdükçe hayatın kolay olmadığını anlamıştım ben. Büyüdükçe, belirli yerlerde hislere kulak vermemi anlamıştım. Bazen de vermememi... Bir insanın hissiz doğması mümkün müydü? İçimizdeki o bitmek bilmeyen yaşama hırsı, hissetmemizin suçumuydu?Şuan ne hissettiğimi kestiremiyor olabilirdim; zaten şuan istediğim buydu.Yıllar önce korunmak için biriktirmeye başladığım o yıkıntılar şimdi bana meydan okuyordu ve benim yapacağım hiçbir şey yoktu. Bu savaşta acizliği oynuyordum.
Poyraz'ın verdiği sözün altındaki mana, tüm yıkıntıları titretecek kadar şiddetle en üste eklendiğinde, aciz bedenimin tek yaptığı şey umutsuz gözlerle izlemek olmuştu. O derinlikte hapsolmuş, kaybolmuştu. Attığı nidalar kurtulmasına olanak sağlamıyordu; çünkü yıkıntıların ardında hiçbir şey yoktu. O yıkıntılara yaklaşan kimse olmamıştı. Attığı çığlıklar, yıkıntılar arasındaki o her bir anının yansımasıyla ona geri dönüyordu.
O'na.
Kendi adında kaybolan kıza.
Kafamı cama yaslarken camın titreyip beni rahatsız etmesi umurumda değildi. Bakışlarımı film şeridini andıran yol kenarındaki ışıklara çevirdim. "İyi misin sen?"
Camdaki yansımama bakarken, gözlerimi devirdim. Hani bazen sessizliğe ihtiyacımız olurdu ya, tam olarak o andaydım ve bir kelimeyi bırak, ağzından bir harf çıksa boğacak gibiydim. Ve şuan bir cümle kurmuştu! Üç kelime ve on bir harf!
"Sana ne."
Bedenim Poyraz'ın alaycı gülüşü altında ezilirken, altmışına gelmiş huysuz yanım camdan dışarıya bakıyordu. "Yani, niye sordun ki?" dedim içimdeki o huysuz tarafın boğazına ip sararken. Kafamı Poyraz'a çevirmeyecek kadar tembel hissediyordum.
"Canım sıkıldı," dedi. "Yani meraklı değilim sana."
Uykulu bir ses tonuyla, "Bende hastaydım sana," dedim. Gerçekçi bir esnemenin ardından, "Çok üzüldüm şuan." diye mırıldandım. "Hatta sanırım eve gidince yastığıma sarılıp ağlayacağım."
"İstersen bana sarıl," dedi. Tembelliğimi göz ardı ederek kafamı kaldırdım ve Poyraz'a baktım. Dudakları alayla yana kıvrılırken, kafasını bana çevirdi. "Yastıktan daha iyiyim."
Benimle eğlendiği açıkça belliydi.Bu sefer benim dudaklarım kıvrılırken, dümdüz karşıya baktım. "Yastıktan daha yumuşak olduğun kesin," dedim. "Beni bulduğunda o kadar yumuşaktın ki, bir an sarılıp ağlayacağız sandım."
"Sen bana süt çocuğumu diyorsun?" diye sordu gözlerini hafif kısarak. "Lafını geri al."
"Uykum var," dedim sırtımı Poyraz'a çevirerek. Ellerimi kafamın altında birleştirdim ve gözlerimi kapadım. Yaklaşık on dakika öylece durdum ama daha sonra aklıma bir şey 'dang' etti."Nasıl böyle olabiliyorsun?" diye sordum. "Nasıl az önce olanlara karşı gülebiliyorsun?"
Altında başka bir anlam olmak zorundaydı, yoksa deli olduğunu düşünecektim. Bazen farklı bir Poyraz ile karşılaşıyordum. Asabi, kötü ve egoist; yada esprili, alaycı ve egoist. Her iki durumda da egoistliğinden bir şey kaybetmiyordu. İçimdeki o araştırmacı ruhu göz devirdiğini hissedebiliyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/18939103-288-k687822.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Teen FictionYayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizlerini karnına çekmiş, boş gözlerle evine girip çıkanları izleyen küçük bir kız çocuğu. Ağlamaktan ko...