PLAYLİST: Katy Perry-Unconditionally
•••
|Düzenlendi.|
8.BÖLÜM. "ŞAH-MAT."
"Şah-mat."
Anlık bir durumda söylediğim kısa bir söz. Santraca olan bağlılığım yüzünden, o an aklıma gelen ve o kahrolası dilimden dökülen sözcük. Ne diye bu kadar önemli oluyordu ki? Ne diye, zavallı ürkek bedenim korku içinde kaçışmaya başlamıştı kafamın içinde?
"İyi misin?" Poyraz'ın ses tonunu ilk defa bu kadar farklı duyuyordum. İlk defa, bana acıyor gibi hissediyordum. "Oraya geliyorum."
"Hayır," dedim duygudan yoksun titrek sesimle. Hislerim, bedenimi çoktan terk etmişti ve kulaklarım uğulduyordu. "Hayır. Gelme."
Poyraz'ın bıkkınlıkla nefesini dışarıya vermesini telefondan dahi duyuyordum. Aceleyle kutuyu toparladım ve odama gidip yatağımın altına sıkıştırdım. "İyi misin sen?" diye bir kez daha sorduğunda, "Evet, evet... Sen zaten çalışmaya götürmek için geleceksin. Şimdi gelme. Beni çağırıyorlar, gitmeliyim."
Beni çağırdıkları falan yoktu ama telefonu kapatmak zorundaydım. Telefonu yatağımın üzerine fırlattıktan sonra, yere çöktüm ve kafamı ellerimin arasına aldım.
Ne bok yiyeceğim ben şimdi?
Satranç oynamayı sevdiğim doğruydu. Bu özellik bana babam sayesinde gelmişti ve yedi yaşımdan beri sakinleşmemi sağlayan sayılı şeylerden biriydi. Peki ya şimdi? Satrançta, yenmemi sağlayan o sözcük; şimdi ölüm çanlarını çalıyordu.Babam bizi korumak için elinden gelen her şeyi yapmıştı ve o gittikten sonra her şey bana kalmıştı. Aileyi koruma görevini ben üstlenmiştim. Şimdi ise tek yaptığım işleri batırmak!
"Derin!" Annemin bana seslenişi beni kendime getirmiş olmalıydı ki, aceleyle yerimden kalktım ve koşar adım mutfağa gittim. Eski yerimi alırken, gülümseyerek anneme baktım. "Kimle konuştun sen?"
Yalan söyleyecek değildim. "Poyraz."
"Ne dedi?" Bu kadar meraklı davranmasına alışkın değildim. En son biriyle bu kadar sık görüşmemin üzerinde uzun yıllar geçmişti."Çalışma saatini biraz daha erkene alabilir miyiz diye sordu da," dedim. "Onu konuştuk."
Sessizliği tek yaran şey, tabaklara sürtünen çatal sesi oluyordu. Ve arada, Ecmel'in çayı içerken aşırı derecede yüksek ve garip bir sesle çayı içine çekmesi. "Bu aralar şu çocukla çok takılıyorsun Derin," dedi annem sonunda ağzındaki baklayı çıkardığında. "Daha doğru düzgün tanımıyorum bile."
"Tanışılacak bir durum yok. Bir kaç güne zaten bir daha görüşmeyeceğiz."Annem olumsuz anlamında kafasını sallarken, sessizce iç çektim. Bu konu üzerinde epey tartışacaktık sanırım.
"Üzgünüm Derin ama olmaz. Her gün onun yanındasın. Nerden bilelim belki seni kesip bir çöpe atacak?"
"Anne... Lütfen, saçmalama." Birincisi, kendimi savunabilirdim. İkincisi, Poyraz'ın bana dokunmuş olması durumu son derece tuhaftı. Benden nefret ettiği ve 'eğlence' aracı olarak kullandığını hissedebiliyordum ve kesip çöpe atacak bir tip kesinlikle değildi.
"Ben anlamam Derin," diyerek itiraz etti. "Söyle Poyraz'a buraya gelsin. Bir tanışalım bakalım kimmiş, annesi babası ne iş yapıyormuş."
"Annesi hakkında konuşma konusunda bol şans," dedim homurdanarak.
"Nedenmiş?"
"Çünkü ben babam hakkında neden konuşmak istemiyorsam, ondan." Annemin suratına bakarak kaşlarını indirmesini izlediğimde azda olsa yumuşadığını görebiliyordum. Ama bu kesinlikle karar değiştirdiği anlamına gelmiyordu. "Poyraz'ı çağır Derin." dedi annem, gözlerindeki kararlılık tekrar yerine gelirken.
![](https://img.wattpad.com/cover/18939103-288-k687822.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Teen FictionYayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizlerini karnına çekmiş, boş gözlerle evine girip çıkanları izleyen küçük bir kız çocuğu. Ağlamaktan ko...