PLAYLİST: Lorde-Team
MEDYA: Gökhan ve sözü.
İyi okumalar. Yorum yapmayı unutmayın! *-*
--
34.BÖLÜM. “ORTAK.”
Derin’den,
Gökyüzündeki gri renkli yağmur habercisi bulutlar toparlanmaya başladığında beremi çekiştirdim ve kulağımı soğuktan korudum. “Affedersiniz!” diye fısıldadım insanlara çarparken. Arkamdan söylenenler olsa dahi durmadım ve kendimi bir evin balkonun altına atana kadar koştum. Derin ve soluklu bir nefes verdiğimde, torbadaki kitaplara baktım ve ıslanıp ıslanmadıklarını kontrol ettim. “Oh, iyisiniz bebeklerim.” diye fısıldadım torbanın ağzını içeriye yağmur taneleri girmesin diye kıvırırken.
Yağan yağmurun şiddetine baktım ve daha fazla şiddetlenmesine izin vermeden eve doğru koşturmaya devam ettim.
Sonunda, eve varıp kendimi sıcak yatağıma attığımda hızla boynumdaki atkıyı çekiştirdim. Artık sınava günler kalmıştı ve evdeki test kitapların çoğunu bitirmiştim. Birkaç gündür düzenli olarak kütüphaneye gidiyor ve kitap alıyordum. Test kitabı veya okumak için. Pek fark etmiyordu. Bilgi bilgidir, diye düşünüyordum.
Telefonum çaldığında ve arayan kişinin annem olduğunu gördüğümde yüzümde ufak bir tebessüm belirlendi. Telefonu elimle kavrayıp hemen yanıtladım.
“Derin?”
“Nasılsın anne? Toparlanabildin mi?” Ayağa kalktım ve omzumla telefonu tutarken üzerimdekileri çıkarmaya başladım.
“İyiyim mavişim, iyiyim. Gelmek istiyorum oraya ama Kastamonu’dan gelmek epey zor. Hem babaannen salmıyor beni. Bırak kız sınavı atlatsın diyor…” Telefonu hoparlöre alıp yatağın üzerine koydum. “… Ama ben bilet ayarlamaya çalışacağım, söz. Sınav çalışmaları nasıl gidiyor?”
“İyi,” dedim kafamı telefona doğru uzatırken. “Babaannem ile aranız iyi değil mi anne? Yani… anlarsın işte.”
“Merak etme, Derin. Ben gayet iyiyim.” Durdu, derin bir nefes aldı ve bitirdi. “Acı insanları bir araya getiriyor.” Üzerime kazağımı giyerken bir an durdum ama daha sonra kazağı kafamdan geçirdim. Saçlarımı atkuyruğu yaptıktan sonra telefonu hoparlörden çıkardım ve kulağıma koydum.
“Seni özledim.” Annemin gülümsemesi önümde belirdi. Yılbaşında hediye alan çocuklar gibi gülümsüyor ve işaret parmağı ile duvarda daireler çiziyor.
“Bende seni özledim, tatlım. Hem de çok özledim. Her neyse, oralarda iyisin değil mi?” Telefonun ucundan ufak çaplı bir kahkaha geldi. “Poyraz nasıl? Sana bakıyor değil mi?”
Kelimeler boğazımda düğüm düğüm oldu ve zorlukla yutkundum. “Poyraz ile artık pek sık görüşmüyoruz.”
“Aaa,” dedi annem. “Bir sorun yok öyle değil mi?”
“Yok.” dedim hızlıca. Annem konuyu değiştirmek istediğimi anlayınca kuru bir öksürükle yetindi. “Kapatmak zorundayım, tatlım. İyi çalış ve kendine dikkat et. Seni seviyorum.”
“Seni seviyorum. Babaanneme selam söyle.” Annem telefonu kapattıktan sonra pizzacının numarasını tuşladım ve siparişi verdim. Ardından ortalığı biraz toparladım ve yatağımın altından aldığım defteri açıp önüme koydum. İntikam planımı ve yapacaklarımı günlük yazar gibi deftere not etmeye başlamıştım. Daha birkaç gün önce yazdığım sayfayı bulunca bileğimle sayfayı düzleştirdim.
“İntikam Planı.” Başlığı altındaki yazılara göz gezdirdim ve bir satırda durdum.
“…Kitaplardan okuduğum kadarıyla, -Evet, burada bahsettiğim Aynı Yıldızın Altında- acı hissedilmeyi talep edermiş. Ve ben acıyı hissettim. En derinden. Yıkıntılarımdan oluşan bıçakla beni en derinden yaraladılar. O zehirli kan, benim vücuduma dalga dalga yayıldı ve beni içimden mahvetti. Aslında bir dakika, bu fikir onlara aitti. Onlar beni en içimden yaraladıklarını zannediyorlardı. Ama içi olmayan birini nasıl yaralayabilirler ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Teen FictionYayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizlerini karnına çekmiş, boş gözlerle evine girip çıkanları izleyen küçük bir kız çocuğu. Ağlamaktan ko...