21•

462 50 15
                                    

O günün sabahına kadar yatakta tek başına ağlayan Michelle, sabah olduğunda annesinin ölüm haberiyle daha da çok sarsılmıştı.

O zamandan beri, Michelle karakterinde çok fazla değişiklik göstermişti.

İlk başlarda bir sene boyunca içine kapanık birisi oldu ve dışarı çıkmayı falan kesti. Daha sonra ise tamamen kendisinin dışında birisi olmuştu.
Alkol almaya başladı ve kendinden büyük insanlarla takılmaya başladı.

15 yaşında ise bekaretini sadece bir kere gördüğü tek gecelik birisine vermişti.

Yani aslında karşısındaki adam, sevdiği kızın bambaşka bir insana dönüşmesini sağlayan kişiydi.

"Benden nefret ediyorsun, değil mi?" Diye sordu Bay Langton.
"Çünkü ben ediyorum."

"Bu öyle kolayca yanıtını verebileceğim bir soru değil, efendim." Dedi Eren, kadehine baktıktan sonra o da dikledi.
"Sadece şunu diyebilirim; siz benim Michelle'imin değişiminde en büyük rolü oynadınız."
Alkoldan aldığı cesaretle artık daha rahat konuşuyordu.
"Ona ve bana berbat zamanlar yaşattınız. Siz bilirsiniz, babasısınız... o çok masumdu. Kurban olmaması gereken kişiydi. Sadece insanların el ele tutuşması bile onu etkiliyorken..." gözlerini kaçırmış, elindeki kadehi sıkıca sıkmıştı.

"Michelle nerede?" Diye sordu Eren endişeyle.

"Bilmiyorum!" Dedi Mikasa endişeyle." Her yere baktım ama onu bulamadım!"

"Bu lanet yere gelme fikri kimindi!" Diye bağırdı Eren sinirle, üniversitelilerin bir partisindeydiler ve ayakta sevişenlere kadar her türlü bokluk vardı.

"Michelle önerdi..." dedi Armin, çevreden gözlerini zar zor alarak." Sizi bilmem ama ben 15 yaşındaki insanların burada olmaması gerektiğini düşünüyorum."

"Michelle'i bulup çıkalım şu lanet yerden." Dedi Jean, çevredekilere bakarak. Elini Sasha'nın beline koyup kendisine çekti.
"Uzakta durma, buradaki insanlar bana pek iyi niyetli gibi gelmiyor."

Sasha, Jean'a doğru hafifçe yaslandıktan sonra başını hızlıca kaldırdı.
"Ah üst odalar! Oralara bakmadık!" Dedi Sasha.

Bunu söyler söylemez, Eren, yaydan çıkan bir ok misali kalabalığı yarıp koşarak üst kata çıktı. Evi o kadar da büyük olmayan adamın evinde sadece iki oda vardı ve birinde eşcinsel bir çift iş görüyordu.
Eren, kapıyı hızlıca kapattıktan sonra diğer odaya yöneldi ve titreyen elini aldırmadan kapıyı hızlıca açtı.

Kulağına önce inilti sesi gelmişti.
İçeri girip, başını çevirdiğinde çocuğun Michelle'i duvara dayayarak işini gördüğünü görmüştü.

Eliyle, çocuğun ensesini tutan Michelle, zevkten çok acıyla inliyor gibiydi. Gözlerini hafifçe araladığında Eren'i gördü. Şaşkınlıkla ona baktıktan sonra, eliyle çocuğun omzuna vurdu.
"D-dur!"

"Şimdi olmaz...biraz daha!"

"D-dur dedim!"

Eren, çocuğa yaklaşıp boyuna ve gücüne bakmadan onu omzundan tutup sertçe çekti. Dengesini kaybeden çocuk, Michelle'i kucağından düşürmüştü. Yere düşen Michelle, acıyla inledikten sonra ayağa kalktı.

Eren, çocuğa olabildiğince sert bir yumruk attıktan sonra Michelle onu tutmuştu.
"EREN!"

"NASIL?!" Diye bağırdı, yeşil gözleri dolmuştu."NASIL?!"

Çocuk üzerindeki Eren'i ittirdikten sonra, Eren'e yumruk attı. Yumruğun etkisiyle Eren'in dudağı patlamıştı.

Michelle, endişe ve korkuyla Eren'i çocuktan kurtarmaya çalıştı.
"Onu rahat bırak!"

Çocuk, bir kez daha Eren'e yumruk attıktan sonra Michelle, tüm gücüyle çocuğu ittirdi. Çocuk dengesini yitirip yana kaydı, alkolun etkisinden olsa gerek ki ittirebilmişti.
Eren'i tutup kaldırdıktan sonra onu odadan çıkardı.

Erenle birlikte neredeyse koşarak evden çıktıktan sonra, evin bahçesinde derin derin soluklanmıştı.
Eren'in yüzüne elini koyup endişeyle yüzüne baktı.
"Eren, çok üzgünüm!"

Eren'in ise gözlerinin hedefi, eteğinin örtmekte zorlandığı bacaklarının arasındaki kandaydı.
İster istemez ağlamaya başlamıştı.

"Eren! Çok mu acıyor?" Diye sordu Michelle endişeyle, canı acıdığından ağladığını zannediyordu.
Aslında haklıydı.
Canı acıyordu, ancak patlamış dudağı ya da şişmiş gözü yüzünden değildi.
Hıçkırdığında, Michelle daha da endişelenmişti.
"Eren!"

"Eren!"

Eren, kendisine gelerek Bay Langton'un gözlerine odaklandı.
"Huh?"

Bay Langton, çoktan Eren'in eline odaklanarak kanayan eline baktı.
"Bekle burada!" Dedi endişeyle.

Salondan çıktığında, Eren, eline baktı.

Sanırım kadehi çok sert sıkmış olacaktı ki; kadeh parçalara ayrılmıştı ve cam kırıkları elini kesip kanatmıştı.
"Kan..." diye mırıldandı.
O zamana gitmek ona hiç iyi gelmemişti.
"Acı hâla taze..."

Bay Langton, elinde alkol, batikon, pamuk ve sargı beziyle gelmişti. Eren'in karşısına oturup, kanayan eline uzandı.
Tuttuğu elinden, batan camları ayıkladıktan sonra alkolun kapağını açıp pamuğa döktü ve Eren'e baktı.
"Muhtemelen acıtacak."

Ancak Eren herhangi bir cevap vermedi.
Aklı burada değil gibiydi.

Pamuğu, yaralı eline bastırdığında bağırmasa bile en azından acıyla inlemesini beklemişti ancak beklediğinin aksine Eren hiçbir tepki vermemişti.

Bay Langton, yutkunduktan sonra alkolle yaranın mikrobunu kırdı ve batikon sürdükten sonra üzerine pamuk yerleştirip sargı beziyle elini sardı.

"Bay Langton." Dedi Eren, pasuman boyunca konuşmadığından Bay Langton ona merakla baktı. Ancak Eren, gözünü karşısındaki duvardan almadan konuşmuştu.
"Bayan Langton ve Michelle'i bilmiyorum..." dediğinde, yeşil gözleri bulutlanmıştı. Göz pınarlarına dolmaya başlamıştı bile göz yaşları.
Gözlerini, Bay Langton'un gözlerine dikti.
Dudağını ısırıp, acıyla gülümsedi.
"Ancak ben sizi asla affetmeyeceğim."

Game.||Yeager.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin