Elindeki çakıl taşını, göle sektirip atarken oldukça düşünceli gözüküyordu.
"Eren?" Diye seslendi, Michelle.
Yanına gelip, kollarını göğsünde birleştirdi.
"Erken kalkmışsın."Eren, başını çevirip uzun uzun ona baktı.
"Hatırlamıyor musun?""Neyi hatırlamıyor muyum?" Diye sordu Michelle, hafifçe kaşlarını çatarak.
Eren, ona cevap vermek yerine tebessüm etti.
"Hiç...hiçbir şeyi.""Tuhaf davranıyorsun." Dedi kaşlarını kaldırıp ona tuhaf tuhaf bakarak." İyi misin?"
"Benden intikam alırsan üzülmem." Dedi Eren bir çırpıda. Tebessümünü yüzünden bir ân olsun silmemişti.
"Aksine, için rahat etti diye sevinirim.""Bu bir kandırmaca falan mı?" Diye sordu gülerek Michelle." Eğer öyleyse bende işe yaramaz, bunu biliyor olman gerekirdi."
"Hayır, hayır değil." Dedi ona dönüp, ellerini tutarak." Hiçbir şekilde değil. İçin rahat etmeli, sen kötü hissetmemelisin."
"Kulağa bir nedenden ötürü bana acıyormuşsun gibi geliyor." Dedi Michelle, ona şaşkınlıkla bakarak." Sarhoş olmadığıma da yemin edebilirim."
Eren, ona doğru ilerleyip sıkıca sarıldı.
"Ben, her zaman yanında olacağım. Beni istemediğinde bile. Güçsüz düştüğünde bile. Her zaman orada, seni korumak için yanında olacağım.""Tuhaf davranıyorsun..." diye mırıldandı Michelle." Artık anlatacak mısın? İnsanı meraklandırıyorsun."
"Anlatacak bir şey yok." Dedikten sonra ondan uzaklaşıp, ellerini omuzlarına koydu ve gülümsedi." Sadece sensiz geçirmek zorunda kaldığım günlerimi telafi etmeye çalışıyorum."
"Öyle mi?" Diye sordu Michelle, elini yanağına koyup kaşlarını kaldırarak gülümsedi.
"Yani senden intikam almayayım diye beni kandırmaya çalışmıyorsun, değil mi?""Hayır, umurumda değil." Diliyle dudağını ıslattı." Elindeki kamera görüntülerini projeksiyonla okula yansıtsan bile umurumda olmayacak."
"Bunu nereden biliyorsun?" Diye sordu kaşlarını çatarak Michelle.
"Laptobunun şifresini biliyorum."
Michelle, cevap vermek yerine sessizliği tercih etmişti.
"Durma, yap." Dediğinde, başını kaldırıp Eren'in gözlerine dikti.
"Yapmalısın. Eğer rahat edeceksen, bunu sahiden yapmalısın.""İmajını yerle bir edebilirim."
"Pek umursadığım söylenilemez."
Michelle'e doğru bir adım daha atıp aralarındaki mesafeyi tamamen kapadı.
"Çünkü zaten sana aşık olduğum ilk ândan beri avucunun içindeydim. Bu beni korkutmaz."Michelle, yutkunduktan sonra sırıttı.
"Yenilgiyi kabul etmen hoşuma gitmiyor.""Sana karşı savaşmadım ki, Michelle. Çünkü sana karşı kazanmak istediğim tek konu da kazandığımı zaten biliyorum."
"Hangi konudan bahsediyorsun?" Diye sordu, kaşlarını hafifçe çatarak.
"Aslında beni seviyorsun, değil mi?"
"Ne?" Diye sordu Michelle, şaşkınlıkla.
"Güvendiğin tek kişiyim. Sana kazık atmama rağmen yine de beni yanında tutuyorsun ki intikam için bile olsa bu hiç senlik bir hareket değil."
"Yine başladık aşk meşk mevzularına..." diye söylendi gözlerini devirdi.
"Bu rüyadan tahminen ne zaman uyanırsın?""Anlaşmamız da kalbini de bana vereceğini söylemiştin." Dudağını ısırıp gülümsedi." Ancak bana kalırsa şuan bana verebileceğin bir kalbin yok."
"Dolaylı yoldan bana kalpsiz mi diyorsun?" Dedi ve sırıttı Michelle.
"Zeki bir kızsın, ne demek istediğimi anladın." Başını hafifçe eğdi.
"Kalbini bana zaten çoktan vermiştin, değil mi?""Kendini neden durduk yere kandırmaya karar verdin?"
"Kolay kolay kabullenmeyeceğini biliyordum." Dedi ve gülümsemesini yüzünden silmedi.
"Ancak kabulleneceğin zamanı görmek için sabırsızlanıyorum."Eren'i ittirmek için elini göğsüne koyduğunda, aynı hızla göğsündeki eli tutmuştu Eren.
"Sevmekten ne kadar korktuğunu biliyorum. Sevilmekten de.""Bence şuan saçmaladın."
"Ama ben senin baban değilim, sen de annen değilsin." Yeşil gözleri koyulaşmıştı. "Ben seni aldatmam, sen de benim tarafımdan aldatılmazsın."
Michelle, gözünü kırpmadan onu dinlemeye devam etti.
"Ve ileride doğacak olan çocuğumuz da senin kadar zarar görmez."
"Pekâla, iyice saçmalıyorsun."
Elini çekmeye çalıştığında, Eren ona izin vermemişti."Yenilgiyi sevmiyorsun, bu yüzden bana aşık olduğunu itiraf etmek istemiyorsun. Ancak bunu bilmelisin; senin ilk yenilgin, benim ilk zaferim."
"Verdiğim hiçbir savaşı kaybetmedim."
"Fakat bu hariç, öyle değil mi?"
"Duygusal bir bağ olmak zorunda mı? Sadece birbirimize ait olmak neyine yetmiyor?"
"Birlikte oldukça kötülükler yaptık. Ancak birbirimize karşı her zaman dürüsttük." Yanağını okşadı.
"O yüzden bu kez de birbirimize dürüst olalım, olur mu?"Michelle, yutkunarak gözlerini kaçırdı.
"Sessizliğini de bir cevap olarak algılayacağım."
"Başlarda böyle söylerler." Gözlerini tekrar Eren'in gözlerine dikti." Seni çok mutlu edeceğim, hayatımın sonuna kadar seni seveceğim tarzı laflar ederler."
"Seni çok mutlu edeceğimin sözünü veremem." Dedi Eren ciddiyetle." Ancak üzüldüğün zaman tek üzülmeyeceğinin garantisini verebilirim. Seni hayatımın sonuna kadar seveceğim de diyemem, seni senin hayatının sonuna kadar seveceğim. Çünkü senden sonra bir hayatım olmayacak."
"Ne yani, öldüğümde intihar falan mı edeceğini söylüyorsun?" Dedi alayla.
"Bunu bilemeyiz." Dedi ciddiyetini sürdürerek." Bildiğim tek şey senden sonra bir hayatım olmayacağı."
"Peki ya benden önce sen ölürsen?"
"O zaman üzgünüm, ancak teknik olarak seni kendi hayatımın sonuna kadar sevmiş oluyorum." Dedi sonunda ciddiyetini bozup gülerek.
Michelle, sonunda geri çekilip bir yöne baktı.
"Yani bunu gördün mü? Onun için sadece ben varım, anlamış olman gerekiyordu.""Eren..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game.||Yeager.
Short Story"Kısa bir süreliğine onunla beraber olursan, tamamen seninim." Bu cümle dudaklarının arasından kolayca çıksa da, onu ileride bunu söylediğine pişman edecekti.