"Pembe kuvars taşı mı bu?" Diye sordu Eren, elindeki kolyeye bakarak." Orjinal, degil mi?"
"Evet, bizzat kendim çıkarttırdım." Dedi Zeke, gözlüğünü düzelterek arkasına yaslandı." Michelle için mi?"
Soruya karşılık sırıtmıştı ve kolyeyi hava atıp tuttu.
"Elbette, başka kimin için olacak?""Pembe kuvars aşk taşı olarak bilinir, takan kişinin aşkı kendine çekeceği söyleniyor."
"Desene sen şuna; yapışık aşıklar olarak gezeceğiz."
Zeke, gözlerini devirmişti.
"Sana yüz bile vermiyor.""Problem değil, bu sadece kısa bir süreliğine böyle."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"Çok yakında bana olan aşkından ağlayacak. Sen sadece bana inan."
"Hadi ya? Bayan Langton'u aşka düşürüp ağlatacak bir şey var mı? O kızın ağlamak nedir bildiğini sanmıyorum bile. Çocukluğundan beri ağladığını hiç görmedim."
"Aşka inanmıyor çünkü. Ancak yakında ben onu inandıracağım." Göz kırpmıştı." Sadece bekle."
"O olaydan sonra baya etkilendi, değil mi?"
Eren, ellerini cebine sokarak sırtını duvara yasladı.
"Evet, çocukluk travması."Zeke, iç çekerek dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.
"Yani, sonuçta kimse babasını annesinin yatağında bir başka kadınla basmayı istemez."* * *
"Michelle!"
Eren, yolunu keserek Michelle'in önüne geçti.
"Sana bir hediye aldım, ince ve narin boynunda gayet güzel duracak bir hediye. Ancak geceleri koparıp kopartmayacağımdan emin olamıyorum.""Hediye mi? Nereden çıktı?" Diye sordu Michelle, kitaplarını göğsüne bastırarak." Doğum günüm de değil üstelik."
"Evet, içimden geldi. Ne? Partnerime hediye alamaz mıyım?"
Michelle, sırıtmıştı.
"Pekâla, göster."Eren, cebindeki küçük pembe kadife kutuyu çıkararak içini açtı.
"Güzel gözüküyor. Büyük ihtimalle Zeke getirdi."
"Evet, ondan sipariş ettim."
"Ee, takmayacak mısın?" Diye sordu Michelle, pişkin bir şekilde gülerek. Tek eliyle, boynunu açtı.
Eren, buna karşılık gülerek kutudan kolyeyi çıkardı ve kutuyu cebine tıktı. Michelle'in arkasına geçerek kolyeyi boynuna taktı ve boynuna ıslak bir öpücük bırakıp hafif dişledi.
"Gece müsait misin?""Kapıyı açık bırakırım."
Eren, aldığı cevaptan yeterince tatmin olmuş bir şekilde ondan uzaklaştı.
"Hadi yemeğe inelim."Birlikte yemekhaneye indikten sonra, tepsilerine yemeklerine doldurup her zaman ki masalarına oturmuşlardı.
"Oturabilir miyim?"
Michelle, başını Abigail'e çevirerek kaşlarını hafifçe kaldırdı.
"Ah, tabi..."Abigail, Eren'in yanına oturup tebessüm etti.
"Okulda çok popüler olduğunuzu duydum. Sizinle yiyeceğimi söylediğimde arkadaşlarım çok şaşırdı.""Bu tepkiye alışığız." Demişti Eren, gülerek." İnsanlar bizi gaddar, adi biri olarak yorumluyor genelde."
Michelle, kıkırdayarak Eren'den gözlerini çekerek Abigail'e baktı.
"Halbuki insan yemeyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game.||Yeager.
Short Story"Kısa bir süreliğine onunla beraber olursan, tamamen seninim." Bu cümle dudaklarının arasından kolayca çıksa da, onu ileride bunu söylediğine pişman edecekti.