"Bebek mi?" Diye yineledi onu Michelle.
Gülmeye başlamıştı.
"Saçmalıyorsun.""Bebek dediğini duydum, beni aptal yerine koymaktan vaz mı geçsen acaba?"
"Seni aptal yerine koymuyorum."
"Evet onu yapıyorsun!" Diye bağırdı sinirle Eren." Son iki gündür yaptığın tek şey bu! Neden korkuyorsun? Niye söylemiyorsun?!"
"Sadece bilmeni istemiyorum..." diye mırıldandı Michelle, gözlerini kaçırarak." Önemli bir şey değil..."
"Michelle!" Eren, omuzlarını sıkıca tutarak Michelle'i hafifçe salladı.
"Önemli değil diyip diyip durma. Benim için önemli. Seninle ilgili her şey benim için önemli.""Acile gittim ve olmaması gereken bir sey olduğunu öğrendim."
"Ve bu şey...?" Diye beklentiyle Michelle'e baktıktan sonra, kaşlarını hafifçe çatıp başını eğdi.
"Bebek mi...?" Hızlıca Michelle'e baktı." Bu şey bebek mi?""Öyleymiş en azından." Dedi Michelle, yatağından inerek." Gittiğimde düşük yaptığımı söylediler."
Kendisinden ödün vermemeye çalışıyordu.Eren, gözleriyle onu izlerken oldukça şaşkın ve kendisini berbat hissediyordu.
Makyaj aynasının karşısına geçip saçını tarayan Michelle'in yanına gelip ellerini omzuna koydu ve sessiz kaldı."Eren..." diye mırıldandı Michelle, aynadan Eren'e baktığında gözlerinin dolduğunu ve kendisini tutmadan ağlamaya başladığını fark etmişti.
"Sen...neden-""Özür dilerim..." diye mırıldandı Eren, daha sonra başını Michelle'in boynuna gömüp hıçkırarak ağlamaya başladı.
"B-ben çok ü-üzgünüm!""Neden özür diliyorsun? Bunu bilmiyorduk bile!" Dedi telaşla Michelle, yerinden kalkıp Eren'e baktığında onun ağlamasına sahiden dayanamadığını fark etmişti.
"Aptal çocuk, doğsaydı bile nasıl bakacaktık? Buna hazır bile değilken üstelik!"
Eren'e sıkıca sarıldığında, Eren, Michelle'i kendisine bastırarak ağlamaya devam etti."Yine de ben yoktum ve sen ben yokken berbat şeylerle uğraştın! Benim yaptığım tek şey ise zaten sevmekten korktuğun için gidişimin seni rahatlattığını düşünmekti!"
"Ama bunu düşünmene ben sebep oldum, kendini suçlayıp durma! Üstelik ben de hatalıydım, kazanma hırsıma yenilmemeliydim. Sana yaşatmaman gereken şeyleri yaşattım, gözlerin dolu doluyken bile kolyeyi kaybetmememi istemediğin için bana yapmam için yalvardın. Senin için ne kadar zorken üstelik!"
"Aynı şey değil!" Dedi Eren, Michelle'e daha sıkıca sarılarak.
"Aynı şey değil...""Hey bana bak..." Eren'i kendinden uzaklaştırmaya çalışmıştı, ancak bir adım bile olsun geri gitmedi.
İç çekerek, Eren'in saçlarını okşadı.
"Eren...bana bakar mısın?"Eren, burnunu çekerek yavaşça ondan uzaklaşıp Michelle'e baktı.
Michelle, buruk bir tebessümle onun ıslak yanaklarını ve gözlerini sildi.
"Ağlama..."Eren, başını yan çevirip Michelle'in avcunu öptü ancak gözyaşlarına engel olamıyordu.
"Özür dilerim...""Artık özür falan dileme, önemli olan burada olman değil mi?"
"Ama o zaman yoktum."
"Benden bir adım bile uzaklaşmadığını söyleyen kimdi? Kandırdın mı beni?" Diye sordu gülerek Michelle, ortamı yumuşatmaya çalışıyordu.
"Kastettiğim bu değildi, yani bedenen yoktum ve kendini çok yalnız hissettin. Bu acıyla tek başınaydın, hâlbuki yanında olmalıydım. Sadece bana ihtiyacın vardı, başkasına değil. Orada olmalıydım, seninle olmalıydım!"
Tekrar ağladığında, Michelle tekrar göz yaşlarını silerek yanağına bir öpücük kondurdu."Seni affettim, Eren."
"Ama ben kendimi affedemeyeceğim."
"Beni seviyorsan affedeceksin."
"Bu çok zor!" Dedi Eren, hıçkırarak." Bu nasıl bir his böyle? Elim kolum bağlı!"
"Bence bir bebeğimiz olsaydı, ne annesinin bu kadar çıldırmış bir cadı olmasını ne de babasının bu kadar sulugöz olmasını isterdi." Dedi Michelle, kıkırdayarak.
"Ne diyorsun?" Dedi Eren, gözlerini silerek." Ben sulugöz değilim, sen de bir cadı değilsin."
"Evet öyleyiz ve bunu biliyorsun."
"Bunu kabul etmek istemiyorum..."
"Hey..."
"Hı?" Burnunu çekip, kızaran gözlerini Michelle'e dikti.
"N'oldu?""Daha çok genciz..."
Eren'e sarılmıştı.
"Üstelik önce evlenmek istediğini zannediyordum."Eren, şaşkınlıkla donakalmıştı.
Daha sonra Michelle'i omzundan tutarak hafifçe uzaklaştırdı kendinden.
"Sen evlenmeye karşıydın? Hatta evlenecekmişiz gibi konuşuyorsun demiştin bana, hatırladın mı?""Evet ve sen de beni iknâ edeceğini söylemiştin yoksa benimle evlenmeyi artık istemiyor musun?"
"Dalga mı geçiyorsun?!"
"O hâlde sorun ne?"
"Sen gerçekten beni seviyorsun..."
Michelle, somurtmuştu.
"Ağlamaya devam edebilirsin, tüm tadımı kaçırdın."Eren, sıkıca Michelle'e sarıldı.
"Ama ben daha çok seviyorum!"
* * *"Pardon..."
Michelle, omzunda hissettiği elle arkasına dönüp bakındı.
Omzundaki eli çeken kız, kaşlarını kaldırıp tebessüm etti.
"Merhaba, beni hatırladığınızı zannetmiyorum ancak hastaneye giderken sizi bulmuştum."Michelle, gözlerini kısarak hatırlamak istercesine kızı inceledi.
Daha sonra tebessüm etti.
"Hayır, seni hatırlıyorum." Dedi Michelle, gülümseyerek.
Onun aksine gayriresmi konuşmuştu.
"Bayıldığım zaman benimle ilgilenmiştin."
"Felix'le henüz karşılaşmamıştık ve sen olmasaydın muhtemelen daha hastane yolunda yere yığılıp kalacaktım.""Oh, hatırladığına sevindim." Dedi kız gülümseyerek." Nasıl olduğunu merak ettim. O gün seni doktorlara teslim ettikten sonra başında duracaktım aslında ama küçük kardeşimin de hastalandığını duyunca bırakmak zorunda kaldım ve bir arkadaşımı yanında bıraktım."
"Arkadaşının ismi Felix olabilir mi?" Diye sordu merakla Michelle.
"Evet!" Dedi kız tebessüm ederek." Demek ki ilgilenmiş, buna sevindim."
"Evet, benimle çok ilgilendi. Teşekkür ederim." Dedi Michelle, tebessüm ederek.
"Benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim.""Rica ederim ne demek. Nasılsın? Bir şeyin yok ya?"
"Hayır...iyiyim, sanırım yani." Dedi Michelle, sarı saçlarını kulağının arkasına iterek.
"Sana içecek ısmarlamama izin verir misin? Telafi etmeliyim.""Gerçekten telafilik bir durum yok!" Dedi kız hızlıca.
"Israr ediyorum." Dedi Michelle, sıcak bir tebessümle.
"Bugün nedense herkes kahve ısmarlıyor..." diye mırıldandı kendi kendisine kız gülümseyerek.
"Şanslı günümdeyim sanırım."Michelle, tebessümünü yüzünden silmeden elini uzattı.
"Michelle Langton."Kız, Michelle'in uzattığı eli tutup sıktı ve tebessüm etti.
"Rachelle Tia Hemsley."VOHOHOHOHOHOH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game.||Yeager.
Short Story"Kısa bir süreliğine onunla beraber olursan, tamamen seninim." Bu cümle dudaklarının arasından kolayca çıksa da, onu ileride bunu söylediğine pişman edecekti.