"Sana inanamıyorum, kabul mu ettin yani?!" Diye sessiz ama öfkesini yansıtır bir şekilde fısıldadı Michelle.
"Sana güvenip kabul etmiştim!""Sana güvenmediğimi imâ ettiler, ne yapsaydım seni ortada mı bıraksaydım?!" Dedi Eren'de aynı şekilde.
"Evet Eren, yapman gereken şey tam olarak da buydu!" Dedi Michelle, sinirle derin bir nefes alıp verdi.
"Geliyor musunuz?" Diye seslendi Abigail.
"Bir dakika, bir şey konuşuyoruz şurada!" Dedi sinirle Michelle, daha sonra hemen kendisini toparlayıp sırıttı." Hemen geleceğiz, oyun için sabırsızlanıyorum."
"Peki o zaman...bekletmeyin." Dedi Abigail, gülümseyip arkasını dönerek.
Tekrar Eren'e döndü Michelle.
"Evet mi? Sevgilime güvenmediğimi mi söylemeliydim yani?" Dedi Eren, sinirle kaşlarını çatmıştı." Sen öyle söyleyebilirsin, ancak ben söyleyemem çünkü sana güveniyorum."
"Mesele birbirimize güvenip güvenmememiz değil, onların böyle bilmesinde yanlış olan şey ne? Benim karakterim ve yapım ortada, bana güvenmediğini söyleseydin buna şaşırmazlardı ancak benim sana güvenmediğimi söylemem Porco için kesinlikle bir artı!"
"Sana kazık atan bendim, yani güvenmediğini söylemek şaşırtıcı olmazdı."
"Eren!"
"Her neyse," dedi Eren, sıkıntıyla iç çekerek." Şu oyundan olabildiğince zararsız çıkalım, bana yeter."
"Tamam." Dedi Michelle, somurtarak.
"Sanki mümkünmüş gibi..."
"Abigail'in karşısına ben oturacağım bizi karşı karşıya oturacaklarını sanmıyorum, aralarında en salağı o.""Pieck'nun karşısına geçeyim o hâlde ben de, ancak onun için aynısını diyemeyeceğim."
Michelle, sıkıntıyla gözünü ovuşturdu.
"Yapacak bir şey yok, hadi."Eren, Michelle'in elinden tutup diğerlerinin yanına döndü.
Masanın üzerinde küçük bir shot bardağı ve rom duruyordu.Porco, cebinden arabasının anahtarını çıkarıp kenara koydu.
"Eğer bana gelen şeyi yapmazsam arabamı vereceğim. Shot atmak, bizler için biraz çocukça.""Voah! İddiayı büyütüyoruz, öyle mi?" Demişti Pieck, çantasının içini açıp kurcaladı ve bir anahtar da o çıkarıp koydu.
"Yazlığımın anahtarı, ben de bunu ortaya koyuyorum."Abigail, biraz düşündükten sonra o da sonunda bir anahtar koymuştu.
"Şehir merkezinde en çok iş yapan mekanlarımızdan birisi, 18.yaş günü hediyem. Ben de bunu ortaya koyuyorum.""Sanırım bir iç çamaşırı mağazası oldukça işime yarar." Dedi Michelle gülerek Eren'e baktı.
"Daha iyisini bulabiliriz."
"Henüz kaybetmedim." Dedi Abigail, kaşlarını çatarak.
"Ee, sizler hâla bir şey koymadınız?" Dedi Pieck, beklentiyle.
Eren, sahte bir gülümsemeyle Michelle'e baktı.
"Gece seni çok fena-"Michelle, gözlerini kocaman ona açıp baktığında susmuştu.
İç çekerek cebinden motorunun anahtarını çıkardı.
"İyi mi?""Modeli neydi?" Diye sordu Porco." İşime yarayabilir."
"Ecosse."
"Ve?" Diye sordu Porco, kollarını göğsünde birleştirerek.
"Titanium serisi FE Tİ XX serisi..." dedi Eren, gözlerini devirerek.
"Şu dünyanın en pahalı modellerinden birisi olan mı?" Diye sordu Abigail, şaşkınlıkla." Peki o nerede?"
"Bakımda."
"Geriye bir tek Michelle kalıyor." Dedi Pieck, Michelle'i süzdü.
"Ee sen ne vereceksin?""Klasik bir şey olmaz, hepimiz kendimiz için önemli şeyler verdik." Dedi Porco.
"Ne istiyorsun?" Diye sordu Michelle, gözlerini devirerek." Onu koyacağım ortaya."
"Onu istiyorum." Dedi Porco, gözleriyle Michelle'in boynundaki kolyeyi işaret ederek.
"Kolye mi? Ciddi misin?" Diye sordu Abigail, gözlerini devirerek.
Ancak Michelle, dişlerini sıkıp kolyesini istemsizce tutmuştu.
"Başka bir şey iste!" Dedi Eren sinirle." O olmaz, başka herhangi bir şey!"
"Ne? Yoksa Michelle'in oyunu kaybedeceğini mi söylüyorsun?" Dedi Porco, iç çekerek." Halbuki o hep kazanır, değil mi Michelle? Felsefen bu değil mi?"
"Bu kolyenin olayı ne?" Diye mırıldandı Abigail." Painite veya elmastan olduğunu da sanmıyorum, bildiğiniz...gümüş işte."
"Michelle'in anne yadigarı o." Dedi Pieck, heyecanla Michelle'i izleyerek.
"Ama tabi ortaya koymak istemezse anlarım.""Michelle, hayır!" Dedi Eren, yüksek sesle." Böyle bir işe girişme."
"Çünkü o kolyeyi kaybetmemek için her şeyi yapabileceğini biliyorum."Michelle, elini kolyesinin kilidine götürdü ve açtı. Kolyesini avcunun içerisine alıp baktıktan sonra, sanki onun için önemli bir şey değilmiş gibi diğerlerinin yanına koymuştu.
"Hadi oynayalım."Eren, dehşetle ona bakarken, Michelle sanki avını gözüne kestirmiş bir yırtıcı gibi Porco'ya bakıyordu.
"Kazanma hırsından nefret ediyorum!"
Eren, sinirle nefesini vererek masaya oturdu.Porco, shot bardağına coruba romu doldurdu.
"Problem olmaz ya?""Alkol oranı %74 yazıyor." Dedi Abigail, şişeyi okuyarak." Sarhoş olacağız."
"O hâlde soruları cevaplamaya ve yapmaya çalışalım." Dedi Pieck, sırıtarak.
"Her şeyi düşünmüşler."
Eren, gözlerini çarprazında oturan Michelle'e dikti.
"Bunu ön göremedik ve muhtemelen şimdi senin lanet kazanma hırsına yenik düşeceğiz."
İç çekti.
"O kolyeyi ortaya koymamalıydın...sanırım sevgilin olarak sana fazla yumuşak davranıyorum.""Çeviriyorum." Dedi Pieck, ödev yaparken içtikleri sodanın boş şişesini ortaya koyarak.
"Çevir. Dedi düz bir sesle Michelle.
Şişe döndükten sonra birinde durdu.
Pieck, gülümseyerek baktı.
"Doğruluk mu Cesaretlik mi?"Bilinen kesin bir şey vardı ki; Michelle gerçekten onun için önemli bir şeyi bu oyunda kaybedecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Game.||Yeager.
Short Story"Kısa bir süreliğine onunla beraber olursan, tamamen seninim." Bu cümle dudaklarının arasından kolayca çıksa da, onu ileride bunu söylediğine pişman edecekti.