22•

486 52 22
                                    

"Bunu biliyorum... ben de kendimi affetmeyeceğim."

"ONA NE YAPTIN?!"

Eren, arkasını döndüğünde endişeyle koşar adımlarla ona yaklaşan Michelle'i gördüğünde tebessüm etti.
"Önemi yok, artık ben varım."

"Bir şey yapmadım. Bir kaza oldu."

Michelle, Eren'in yaralı eline uzanıp ona baktı.
"Çok acıyor mu?"

Eren, tebessümünü yüzünden silmeden başını iki yana salladı.
"Artık hiç acımıyor."
"Evet, sadece ben varım."

Michelle, nefesini rahatlamışcasına verdikten sonra, önce yerdeki cam kırıklarına baktı tekrar öfkeyle kaşlarını çatarak Bay Langton'a döndü.
"LANET ALKOLUNU BAŞKASIYLA İÇ!"

"Michelle, bu kadar sinirlenmene gerek yok. Bu benim hatamdı." Dedi Eren.
"Bana sahipsin ve ben de sana. Bundan sonra seni senden bile koruyacağım."

"O haklı." Dedi Bay Langton." Bunun için üzgünüm."

"OLMALISIN DA!"

"Michelle, sakin ol." Dedi Eren, elini onun omzuna koyarak.

"BAŞKALARININ ERKEK ARKADAŞLARINDAN UZAK DUR!"

Eren, şaşkınca ona baktı.
Zaten çıktıklarını biliyordu ancak Michelle'in ağzından bunu böyle duymak için kaç sene beklediğini bilemiyordu bile.

Bay Langton, erkek arkadaşı için endişelenen kızına bir süre ifadesizce baktıktan sonra tebessüm etti.
"Evet, haklısın."

"Annem yerine sen ölmeliydin." Dedi sertçe, daha sonra ise Eren'in diğer elini tutup peşinden odasına sürüklemeye başladı.

Bay Langton, kızının arkasından bakmakla yetindi. Görüş alanından çıktığında ise oda da ki portreye yaklaşıp eşinin fotoğrafına baktı ve gülümsedi.
"Sanırım rahat olabiliriz, Helen."

*  *  *

"Gerçekten acımıyor mu?" Diye sordu Michelle, Eren'in eline bakarak.
Onu yatağına oturtmuştu.
Gözleri endişeyle bir eline bir de Eren'in yeşil gözlerinde gidip geliyordu.

"Gerçekten acımıyor." Dedikten sonra pişkince güldü." Sanırım senin maskeni indirebilmek için kendime zarar vermem gerekiyor."

Bunu söylediğinde, Michelle kaşlarını çatarak eski umursamaz hâline geri dönmüştü.
"Saçma sapan konuşma, ben sadece sinirlendim o kadar."

"Elime mi?" Diye sordu Eren, kaşlarını kaldırıp gülümsemeye devam ederek.

Kaçacak bir yeri olmadığı için Michelle, gözlerini kaçırdı.
"Onu dinlemek zorunda değilsin." Diyerek konuyu dağıttı." Seni etkilemesine izin verme."

Uzanarak, Michelle'in beline ellerini koyup kendisine çekti ve aşağıdan onun yüzüne baktı.
"Senden başka hiçbir şey beni etkileyemez."

"Ağzın iyi laf yapmaya devam ettiğine göre gerçekten iyi olmalısın." Demişti Michelle, kaşlarını kaldırıp sırıtarak. Ellerini, Eren'in omuzlarına koymuştu.

"İyi olduğumu zaten söylemiştim."

"Geldiğin gibi odama gelmeliydin, Eren." Dedi Michelle, tekrar aynı konuya dönerek." Seni onunla konuşurken görmek istemiyorum, ben bile konuşmuyorum."

"Yine de o senin baban, bu yüzden onunla iyi geçinsem iyi olabilir diye düşündüm."

"Bu önemli değil, sadece biyolojik bir hata o kadar." Gözlerini devirmişti." Seni yanlış kişilerle içmemen hakkında uyardığıma emindim halbuki."

"Sadece dalmıştım."

"Ne düşünüyordun?"

Eren, başını iki yana salladı.
"Önemli bir şey değildi."

"Kadehi elinde kırmışsın, bana önemsiz gözükmedi."

"Bir seferlik göz ardı edebilirsin."
"Hatırlatarak şuan ki huzurumuzu bozmak istemiyorum, lütfen beni anla."

Michelle, sessiz kalıp gözlerini Eren'in gözlerinde gezdirdi. Daha sonra ise kabullenerek iç çekip başını salladı.
"Sadece bu seferlik seni dinleyeceğim."

"Teşekkür ederim."

"Teşekkür etme, bu yaralı avansıydı. Benim babalik yüzünden bu hâldesin."

"Onun bir hatası olmadığını söyledim."

"Başta seninle içmeseydi bu olmazdı. Her neyse," omuzlarında sanki toz varmış gibi eliyle süpürmüştü." Yapabileceğim bir şey var mı?"

"Evet, var."

Eren, Michelle'in belindeki ellerini çekip sağlam elinden güç alarak yatakta geri geri gitti ve ona baktı.

"Ciddi olamazsın?" Dedi Michelle, gözlerini devirerek.
Derin bir nefes verdikten sonra, geceliğinin askısına parmağını geçirdi.

"Soyunma."

"Ne?"
Şaşkınca ona baktı.

"Sadece sarılıp uyuyalım, olur mu?"

Michelle, kaşlarını kaldırarak onun yüzünde gözlerini gezdirdi. Daha sonra ise dizini yatağa koydu ve uzanarak Eren'in yanına eline koydu. Elinden destek alıp, Eren'in yanına uzandı.

Eren, ona arkadan sarılıp ensesine bir öpücük kondurdu.
"Teşekkür ederim."

"Teşekkür etmemen gerektiğini söylemedim mi? Hasta avansı bu."

"Sanırım kendimi hep sakatlayacağım."

"Sen zahmet etme, senin yerine ben yaparım."

"Sonra da endişelenirsin ama?" Dedi gülerek.

"Endişelenmediğimi söyledim ya!"

"Doğru sadece kızmıştın, değil mi?" Dedi eğlendiğini çekinmeden belirterek Eren.

Michelle, homurdanarak başını iyice yastığına gömdü.

"Vay be, Michelle Langton bile susabiliyor ha?"

"Biraz daha konuşursan elin yaralı demeyeceğim yataktan fırlatıp atacağım seni."

"Kıyabilir misin ki?"

"Hem de nasıl!"

Eren, kıkırdayarak burnunu Michelle'in ensesine sürttü.
"Michelle." Dedi bir ânda ciddileşerek.

"Hm?"

"Ben hep senin yanında olacağım."

"Bunu zaten biliyorum."

"Ne zaman istersen, daima seninleyim."

"Evet, bunu da söylemiştin."

"Çünkü seni sahiden çok seviyorum. Her zaman seveceğim, her ne olursa olsun."

Michelle, sessiz kalmakla yetindi.

"Biliyorum, sevgiye ve sevgime inanmıyorsun. Ancak inanacaksın çünkü bunun için elimden ne geliyorsa yapacağım."

Michelle, Eren'e doğru dönüp başını onun göğsüne yasladı ve sarıldı.
Ancak herhangi bir kelime etmedi.

"Bu da mi hasta avansı?" Dedi Eren neşeyle.
Ancak cevabı çoktan biliyordu.

"Kapa çeneni."

"Bir gün dudaklarından 'seni seviyorum' cümlesini duyacağım, o zamana kadar bedeninle sevdiğini söylemeye devam et. Çünkü seni anlıyorum."

ULAN NE İLHAM GELDİ AQ SABAH SABAH

BU ARADA KİTAPLARİM ARASİNDA İSLEDİGİM EN İYİ İLİSKİ GELİSİMİ OLABİLİR SİZİ BİLEMEM AMA BEN BAYYYİLLLDİİİM

Game.||Yeager.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin