✩53

4.5K 353 15
                                    

Öner Tasarım'dan çıkıp arabaya bindiğimizden beri ne Teoman'dan ne de benden bir ses çıkmıştı.

Cemre'nin söyledikleri, davranışları o kadar canımı sıkıyordu ki...

"Az önce yaşananları kafandan silip at İpek. Boşu boşuna canını sıkacak olan şeylere kafa yorma sakın." diyerek bozdu Teoman sessizliğimizi.

"Nasıl yormayayım Teoman? Şu dediklerine baksana, neler söyledi."

"Buna acilen bir çözüm bulmam lazım. Uğraşılacak gibi bir şey değil artık."

Sıkıntı dolu bir yolculuktan sonra şirkete döndüğümüzde odama geçtim.

İşlerimi halletmekle geçen birkaç saatin ardından mesai saati sona erdiğinde odamdan çıktım.

Özgür'ün odasına girdiğimde Aylin de buradaydı.

"Selam." dedim Aylin'in karşısına otururken.

"Selam." dediler birlikte.

"İpek, neler olmuş öyle ya?" dedi Aylin hayretle. "Özgür anlattı şimdi."

"Sorma sorma." dedim arkama yaslanırken. "Olaysız günümüz yok."

"Cidden öyle ya."

"Ee ne yapacaksınız? Bu kadın giderek saçmalıyor." dedi Özgür.

"Teoman 'acilen bir çözüm bulmam gerek' dedi. Ne yapar, bilmiyorum." deyip ayağa kalktım. "Neyse, ben çıkıyorum. Yarın görüşürüz."

Odadan çıktığımda Teoman'la karşılaştım.

"Çıkıyor musun?" diye sordu.

"Evet. Çıkıyorum."

"Hadi yemeğe gidelim." deyip elini bana uzattı.

"Olur, gidelim." dedim elini tutarken.

Yemek yiyeceğimiz restorana girip bir masaya oturduk.

"Şirketin yeni projesinden haberin var mı?" diye sordu Teoman, siparişlerimizi verdikten sonra.

"Ne projesi?"

"Fransa'da bir seminer düzenleniyor. Dünya genelinde bulunan bütün İnsan Kaynakları Departman Başkanlarının katılma hakkı var. Bütün masrafları şirket sahipleri karşılıyor."

"Öyle mi?" dedim şaşkınlıkla. "Ne güzel."

"Sen de katılmak ister misin?"

"Bilmem." dedim ellerimi birbirine bağlarken. "Neden olmasın? Ne kadar sürecek bu seminer?"

"Önümüzdeki hafta, pazartesi günü başlıyor. Tam 1 hafta sürecek."

"Ama bugün perşembe. Nasıl hazırlanacağım?"

"Gidiş için gerekli tüm şeyler şirket tarafından karşılanacak. Sen kendi hazırlığını yap yeter." dedi Teoman gülerek.

"Sen?" dedim kısa bir an duraksayıp. "Gelmeyecek misin?"

"Gelemem. Yoğunum, biliyorsun."

"Biliyorum." dedim dudaklarımı hafifçe büzüp. "Maalesef. Ben de gitmeyeyim."

"Neden?"

"Teoman, durumlar belli. Buralar böyle karışıkken gitmemek en iyisi. Seni yalnız bırakmak istemiyorum."

"Bence gitmen senin için daha iyi." derken masada duran elimi tuttu Teoman. "Yoruldun, bunaldın. 1 hafta buradan uzak kalıp kafanı dinlersin."

"Ama se..."

MİHMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin