•
İstemeye istemeye telefonu açtım.
"Efendim." derken sesim de isteksiz çıkıyordu.
"Maaşını aldın mı?"
Sana da merhaba abi!
"Yarın alıyorum."
"İyi, alınca gönder parayı."
Telefon kapandığında derin bir iç çekerken telefonu masaya bıraktım ve elimi sıkıntıyla saçlarımdan geçirdim.
Abim... Sırtımın yükü, ipsiz sapsız dolanan, bir baltaya sap olamayan abim. Her ayın 15'inde arayıp para istiyordu. Gönderdiğim para ona değildi, babama ve annemeydi ama o annemden bir şeyler koparmayı mutlaka başarıyordu.
Yaklaşık 3 sene önce babam bir beyin kanaması geçirmişti ve bu yüzden belden altı felç kalmıştı. Hayatta kalmasına yardımcı olan ilaçlar kullanması gerekiyordu ve bu ilaçlar pek uygun fiyatlı ilaçlar değildi.
Babamın bu durumunun ortaya çıktığı zamanlar ben iyi bir şirkette çalıştığım için maaşım şimdi olduğu gibi iyiydi. Babamın ilaçlarını karşılamaya ve bir de şehir merkezine uzak, üçüne de yetecek bir ev almaya maaşım yetmişti.
Her ay maaşımın yarısını annemin hesabına gönderiyordum ve annem babamın ilaçlarını alıp evin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Bir de abim vardı tabii.
Bütçe hazırlamak üzere oluşan hevesim uçup giderken eşyalarımı toplayıp içeri girdim.
Ertesi sabah hazırlanıp evden çıktım ve şirkete geçmeden önce bankaya uğrayıp maaşımın yarısını annemin hesabına aktardım.
Şirkete girdiğimde asansöre doğru giderken kapının kapanmak üzere olduğunu görüp adımlarımı hızlandırdım. Asansöre girmek üzereyken ayakkabımın topuğu takılınca asansörün içine doğru sendeledim.
Tam düşecekken iki kolumun da tutulduğunu fark edince tuttuğum soluğumu bırakıp doğruldum.
Kollarımdan tutan kişileri gördüğümde gözlerim kocaman açıldı. Sağ kolumu Teoman Bey tutarken sol kolumu da Özgür Bey tutuyordu.
"Teşekkürler." deyip kollarımı çektim ve boğazımı temizleyip asansör kapısına doğru döndüm.
Sabah sabah rezil olmuştum.
Asansörden inip odama girdiğimde Burcu'dan bir kahve isteyip artık Özgür Bey'e göndermem gereken bütçeyi hazırlamaya giriştim.
Öğlene doğru işimi bitirdiğimde dosyayı alıp Teoman Bey'in odasına gittim.
Kapıya tıklayıp içeri girdiğimde Teoman Bey'in telefonda konuştuğunu gördüm. Geri çıkacağım sırada Teoman Bey eliyle beklememi işaret edince masanın önüne ilerledim.
Ben beklerken kapı tekrar çalınınca kapıya doğru baktım.
Şirketin bir diğer varisi ve Teoman Bey'in kardeşi Kaya Bey her zamanki pozitif tavırlarıyla içeri girdiğinde benim yanımda durdu ve yanağımdan bir makas aldı.
Kaya Bey'le şirkete geldiğim ilk gün tanışmıştık, tabii o zaman onun şirketin sahibinin oğlu olduğunu bilmiyordum. Kaya Bey benimle normal bir arkadaş gibi bağ kurunca ben de ona öyle yaklaşmıştım ve şirketin varislerinden biri olduğunu öğrendiğimde de aramızdaki bağ değişmemişti.
"N'aber?" diye sordu Kaya Bey, masanın önündeki koltuklardan birine otururken.
"İyiyim Kaya Bey." dedim gülümseyerek. "Nasılsınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİHMAN
General FictionMihman: Misafir, konuk. ✩✩✩✩✩ Étoile Conception dünyaca ünlü bir tasarım şirketiydi ve ben de bu şirketin İnsan Kaynakları Müdürü'ydüm. İnsan Kaynakları Departmanı'nda çalışan sadece iki kişi olduğundan müdür konumuna gelmem çok zor olmamıştı. Étoi...