1.2

11.6K 425 137
                                    

herkese merhabalar!
nasılsınız bakalım?

beni soracak olursanız gribi atlattım çok şükür. sadece ufak tefek artçıları devam ediyor.
ama bölümümüzü bitirdim!
🥳
1 hafta sonra şükür dönebildik hayata 🌻

lafı daha fazla uzatmadaaaaaan;
lütfen satır arası yorum yapmayı unutmayalım!
sizlerle satır arası yorumlarda görüşürüz!
hepinize keyifli okumalar!
💛

×

Millet kahvaltıyı yapmak için bahçeye inerken ben sabah erken kalkıp bir şeyler atıştırdığımdan inmemeyi tercih ettim. Odamın küçük balkonundaki demirlere asılı olan masaya dizüstü bilgisayarımı koyup birkaç işimi halletmeyi planlamıştım.

"Berk," dedim, telefonu açtığını 00:00 diye süre başlamasıyla anlayınca.

"Ervin," diye karşılık verdi hattın öbür ucundaki Berk.

"Nasılsın?"

"İyiyim, sağ ol. İzmir havası nasıl?"

"İyi diyelim, iyi olsun. Aile falan, geçti birinci gün hemen."

"Selam söyle herkese. Bir ara İzmir'e gelirsem uğramak isterim."

"Gel, gel. Annem de sana kız bulmak istiyordu bu ara."

"Bu ara İzmir'e uğramak zor ya..." diye lafı değiştirmesi ile gülmeme engel olamadım. Kıkırtılarımın ağzımın içinden çıkmasına göz yumdum.

"Anlıyorum, Berk Bey. Anlıyorum. Neyse... Ben seni şu son proje için aradım. Şirket sahipleri ile görüşmeye ne zaman gideceksin?"

"Yakın zamanda olmadığı kesin. Hanımefendi, abisi ve abisinin eşinin yanına gidecekmiş. Belki ben de Dubai'ye geçebilirim bu bahane ile, Amerika yerine."

"Güzel fikir," deyip kaşınan çenemi çok da uzun tırnağa sahip olmayan işaret parmağımla kaşıdım. "Git, görüş bakalım. Madem iyi bir oyun, ona göre hemen Çağatay ile hızlanırız."

"Hele bir şu kadının keyfine erişelim de... Gerisi halledilir."

"Tamamdır. Benden istediğin bir şey var mı?"

"Sana özel kurye ile dosyalar gönderdim. İmzalayıp geri gönderirsen sevinirim."

"Hallederim ben. Erken verdiysen sabahtan bile, belki de şimdi, teslim ederler."

"Umarım... Savunma Bakanlığı'nı alâkadar eden belgeler çünkü. Şu hapishaneye kurulan düzenek ile ilgili. Şimdi benim kapatmam lazım, ağabeyine uğrayacağım çünkü."

"Aa!" diye sesli şaşırdım ve kaşlarımı çattım eş zamanlı. "Ne işin var onunla?"

"Var işte birkaç masaya yatırılacak konu. Askerlik arkadaşım o benim."

"Ay, tamam patron. Bir şey demedim, selam söyle. Unuttuğu kardeşinden bu selam, dersin. Hadi eyvallah, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp ters bir şekilde masamın üstüne koyarken çay bardağına vuran çay kaşıkları sesi kulaklarıma belli belirsiz ulaşıyordu. Bu sebeple aşağı inmek ve kalabalığın içinde birden çay içmek istedi canım.

emret komutanım - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin