2.2.2

6.8K 308 216
                                    

hellö!
nasılsınız?

yazmaktan vazgeçemedim...
yazdım ve Ervin ile Korhan'ı yazmak istiyorum,
bu yüzden ara veremedim ama sınır koyma kararı aldım
oy verilme oranı normal dursa da yorum maalesef öyle değil, bu yüzden yorum sınırı koyacağım 🌛🌜

lafı daha fazla uzatmadaaaaaan sizleri bölüme uğurluyorum ve satır arası yorumlarda görüşmeyi diliyorum 🥺🤭

hepinize keyifli okumalar!

💜😈.

×

1. Part Son Sahneden;

Sırtımı kapıya yaslayıp Korhan'a döndürdüm bedenimi. Korhan da kırmızı ışıklarda durup yeşil yanana kadar olmak üzere başını bana çevirip bana baktı.

"Ervin... Kendine yarım değil, tamamen inanmalısın. Kendine gelmeli, bana küçükken idealist bir şekilde bahsettiğin o Ervin olmalısın. Ervin... Artık kendine komple inanmanın zamanı geldi.
Artık acılarına değil, her duyguna önem vermelisin.
Kendin olma vaktin, Ervin. Kendine inanmasan da sen de bunun gücü var. Ben de hep, elimden geldiğince fazlasıyla, yanında olacağım. Seni destekleyeceğim. İlişkimizin kopmasına izin vermeyeceğim. Gizlenmeyeceğim."

22. Bölüm 2. Part'tan Devam...

Ağzından çıkan sözler kalbimin birden gereksiz bir şekilde, avucunda soğuktan titreyen kuşun kanatları gibi pır pır gibi atarken yutkunup bakışlarımı ondan kaçırmayı denedim.

Yeterli süre sessiz kaldığına karar verdiğim ortamı, ilk boğazımı temizleyerek seslendirdim. Ardından da konuşurak... "Bir kez daha yeniden sayfaları açmam, doğmam gerek bunun için..." deyip Korhan'ın yandan profilini izledim. O sıra içerisinde bana kısa bir bakış atıp geri yola dönmüştü beyefendi. "Buna da... Benim inancım yokmuş gibi geliyor bana. Böylesi daha doğru gibi geliyor. Hani derler ya, 'İnsan nereden geldiğini unutmamalı,' diye. Ben bu acılardan geldiğime inandığımdan belki de unutamıyorum, unutmak istemiyorum Korhan."

Sözlerimin bittiğine emin olduğunda bir kez daha yaladı dudaklarını Korhan. Bir kez daha mideme kramp girdi, unutmuşken bir daha bunun olması sinirlerimi bozmamış değildi bir tık.

"Sana nasıl inandırdılar bu acılardan geldiğine?!" dedi, sitem eder gibi bir hâli vardı ya da inanamamış gibi. Baykuş seferi yapan tramvayın geçmesi için kırmızı yanan ışıklarda araba yavaşlayıp dururken Korhan başını bana çevirdi.

Benim ellerime göre büyük olan ellerinden bir tanesini bana doğru uzattı. Kulağımın arkasına sıkıştırdığım saçlarımı bir kez daha sıkıştırır gibi yapıp üstünden geçti, birkaç tutam da özgürlüğünü ilan edip Korhan'ın elinin üstüne döküldü. Yanağımı istemsiz bir şekilde eline götürürken o da avucunu yanağıma doğru getirmişti.

Gözlerim kapanmamak için direnirken, "Senin geldiğin yer; nergis çiçekleri için havalara uçmaların, kara meşeler görünce delirmelerin... Her şeye bedel olacak gülümsemelerini barındıran günler, senin geldiğin yer Ervin. Çocukluğumuz..."

Sırıttım. Bir sırıtmaya sığdırılabilecek ne kadar duygu var o kadarını sığdırdım.
Çok ama çok kısa bir anlığına gözlerimi kapattım. Kırpıştırdım. "Çocukluğumuz," diye fısıldadım. "Sahi mi?" diye sordum sonra da. Beş yaşındaki bir çocuğa, annesinin dönüşe o oyuncağı alacağı söylediğinde sorduğu soru gibi.

emret komutanım - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin