hellö!
nasılsınız bakalım bebekler?hepinize iyi akşamlar diliyoruuuum!
hoş bir bölümle sizlerleyiz yine bence efendim ehehehe
umarım beğenirsiniz, lafı daha fazla uzatmadaaaaan sizleri bölüme uğurluyorum.bölümü okuma saatinizi buraya bırakmayı unutmayın lütfen 💖
sessiz okuyucu olmayıp emeğe saygı duyarsanız çok seviniriz ✨🥲
hepinize keyifli okumalar dilerim 🥳💛🌻.
÷
KORHAN
"Neredeyse yarım saattir öyle duruyor araç komutanım," dedi Ferruh, arkasında dağ gibi dikilen Korhan'a. "Sonra geri harekete geçmiş ve ikamet ettiği yere doğru yol almış."
Korhan alnını ovuşturdu, durdurulmuş görüntüdeki arabaya bakarken. Kadının orada ağlamak için durduğunu biliyordu. Hâlini çok iyi anlayabiliyordu ama her zaman onun yanında olamazdı. Hayatın her anı kesinlik bildirmiyordu insana. Ervin'in kendi kendini kaldırması gerekiyordu. Kendisinin yapacağı tek şey onunla konuşabilmekti.
Korhan, gerginlikten çenesini sağa sola doğru hareket ettirdi ve, "Evin oradaki görüntülere de ulaşsana," dedi. Ferruh, "Emredersiniz komutanım," deyip hızla işine koyuldu ve çok kısa bir süre sonra ekranda Korhan istediği görüntüyü buldu. Ervin arabadan indi, eliyle yüzünü siler gibi yaparak sıvazladı. Bagajdan valizini almadan dalgın bir şekilde apartmana ilerledi. Görüntü başka bir kameraya geçti, Ervin apartman kapısında bekledi, zil çaldı, çantasını karıştırdı, bir daha zil çaldı, apartman kapısından içeri baktı. Alnını ovuşturdu ve ardından da kadrajdan uzaklaşıp ekranda kimsenin önünde durmadığı apartman kapısı kaldı.
"Tamam," dedi Korhan, Ferruh'un değiştirmemesini ima ederek. Başka bir görüntüye geçirtmedi. "Öğrenmek istediğimi öğrendim."
"Eve varmış sağsağlam, endişelenmeyin komutanım," dedi sırıtarak Ferruh. "Zaten dünden sonra yengenin de sizin gibi çetin ceviz olduğunu anladık maşallah."
Korhan, hızla Ferruh'un ensesine vurdu ve parmakları ile ayası arasında ensesini sıkıştırdı adamın. "Eyvallah asker," dedi. "Sondakini dediğini duyamadım yalnızca?" Ferruh, "Bir şey demedim komutanım," diye bağırdı ve Korhan kafasını sallayıp elini Ferruh'un ensesinden çekti, kemerine yerleştirip arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı Ferruh'un olduğu ortamdan.
İtiraf etmeliydi ki Ervin'in o yol kenarında bir başına ağlamasına içi sıkılmıştı ama böylesinin daha iyi olduğunu biliyordu. Çünkü adam da elinden geleni yaptığını düşünüyordu artık.
÷
ERVİN
Yarım saat kadar o yolun kenarında içimi çeke çeke ağlamıştım. Sonra yüzümü silmiş hiçbir şey yaşamamış gibi evin yolunu tutmuştum. Arabayı park edip indim, bagajdan valizimi almadan bıkkın adımlarla omzumdaki çantamın sapını sıka sıka apartmanın kapısına ilerledim. Çantamın içinde anahtarımı aradım, aradım, aradım ama bulamadım. Zaten anahtar taşımayı sevmeyen ve de genelde unutan birisiydim. Bu benim için çok da fazla tepki vereceğim bir durum olmamıştı. Sadece sorumsuzluğuma sövmüştüm.
Diğer çare olarak zili çaldım, açan olmadı. Belki tuvalettedir annem diye birkaç kez daha tekrarladım ama sonuç değişmedi. Kapı açılmadı. Dayımın işte olduğunu bildiğimden onun da zilini çalmadım. Çünkü onun da neticesi hüsrandan ibaretti. Bir sokakta kalmadığım, kalmıştı. O da olmuştu çok şükür!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
emret komutanım - yarı texting
Romance5×× ××× ××××: Hey! 5×× ××× ××××: Kimsin, nesin? Hiçbir fikrim yok -insan olman dışında. 5×× ××× ××××: Canım şu aralar fena sıkkın. 5×× ××× ××××: Şimdi sana arka arkaya bir sürü mesaj atacağım. Çünkü böyle uzun mesajlar gerekmedikçe, taksit taksit m...