hellö!
nasılsınız bakalım canısılar?
şimdi nba'den olanlar bilir ki bizim bir dil altı klasiğimiz vardır
böyle shipperlığın artacağı bölümlerde şiddete göre 1 3 5 7 9 olarak dil altı sayısı belli ederiz ki bölümün içeriği anlaşılsın :))))bu bölümümüz için 1 dil altı derdim ama o kadar fazla bölümden sonra isterseniz yapabilirsiniz...
lafı daha fazla uzatmadaaaaan sizleri bölüme uğurluyorum efendim
keyifli okumalar!
÷
Yorgunluk...
Hayatta insanoğlunun yaşayabileceği bir sürü duygu vardır. Olumlu, olumsuz, nötr... Kişiden kişiye değişebilecek kavramları barındıran bir sürü duygu... Ve insanoğlu hep olumlu olan ne varsa ona açtır, ona sahip olmak ister. Ona hükmetmek ister. Sömürmek ister. Bunları yapmak isterken de kaçamaz olumsuz duygulardan hiçbir zaman.
Ben de olumlu gördüğüm şeylerin peşinden koşarken beni kovalayan olumsuz duyguları fark edememiştim ve yıllardır esiriydim.
En çok yorgunluğum da kendimeydi. Kendimden yoruluyordum, bazı sabahlar uyandığımda hissettiğim buydu.
Bu sabah da o bazı sabahlardandı işte.
Acaba neyin peşinden koşarken yakalamıştı bu sefer beni yorgunluk?
Esnemeye başladığımda açılan ağzımı elimle örttüm. Gözlerimi kısıp kendime geldikten sonra elimi indirdim. Göz kenarlarımdan taşan nemliliği işaret parmağımın kemikli ters yüzeyi ile sildim.
Görüş açım netleştiğinde elime omuz çantamı aldım ve odamı son kez kontrol ettim. Demin kahvaltımızı bitirmiş ve odalarımıza dağılmıştık. Bugün herkesin köyüne dönme günüydü. Çocuklarla lobide buluşma kararı aldığımızdan tekerlekli valizimi kapının ağzına kadar getirdim, yedek anahtarı aldığım gibi karton kılıfına sokup yerine bıraktım. Ana kart ve telefonu elime alıp çıkış yaptım odadan.
Yolda karşılaştığım güvenlik hızla bana yardımcı olurken çok kısa sürede kendimi lobide bulmuştum.
Çağatay ve Berk'i beklerken çıkış işlemlerini halledip kartı rezervasyona teslim etmiştim. Ayrıca da şu hediye konaklama işi için bir mail almış, onun zırt zebilini halletmiştim.
Berk'in odasında sabahlamıştık üçümüzde ve Korhan ile Berk'in odası karşı karşıya olduğundan göz ucuyla bir araştırmak istemiştim. Ta ki kapıda asılı olan kağıt askıyı görene kadar... Housekeeping... Fakat yeşil renkli olan housekeeping. Bu da çıkış yaptığı anlamına geliyordu çünkü oda yeni müşteriler için hazırlanıyordu.
Acaba ne zaman görüşecektik onunla? Sarılmak istiyordum dünden beri ona. Nedenini bilmeden, hiçbir şey yaşamadan... Sımsıkı sarılmak. Aynı odasındaki balkonda sarıldığım gibi.
Rezervasyonun arkasındaki dekoratif aynadan kendime baktım. Minik yaptığım at kuyruğumdan çoktan alt taraftaki saçlarım özgürlüğünü ilan etmiş ve enseme dökülmüştü. Dünkü rimelim ve eyelinerımdan dolayı gözlerim sürmeli gibi gözüküyor, yüzümün geri kalanı bembeyaz, soluktu. Neyin cansızlığını taşıyordum, bunu bile bilmiyordum!
Cansızlığı taşıyan bendim. Bilmeyen de bendim. Gariptim.
Kendi kendime, dış görünüşümü yargılamaya devam ettim. Altımda haki renginde bol bir eşofman vardı, üstümde de valizden elime ilk gelen üstünde bir grubun adı yazan antrasit eskitme geniş kesim bir tişört vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
emret komutanım - yarı texting
Romance5×× ××× ××××: Hey! 5×× ××× ××××: Kimsin, nesin? Hiçbir fikrim yok -insan olman dışında. 5×× ××× ××××: Canım şu aralar fena sıkkın. 5×× ××× ××××: Şimdi sana arka arkaya bir sürü mesaj atacağım. Çünkü böyle uzun mesajlar gerekmedikçe, taksit taksit m...