2.8

5.1K 305 211
                                    

hellö!
nasılsınız?
vallahi ben inanılmaz yorgunum, tempodan 1.5 yıl uzak kalmak bana hiç yaramamış, çok çabuk yoruluyorum :(
inşallah çabuk alışırım, amin.

evet, sınırı kaldırdım çünkü yeterince herkesin elinden geldiğinde o bölüme etkileşim sağladığını düşünüyorum.

bir sonraki bölüm daha hızlı gelecek, bundan eminim çünkü text olacak gibi duruyor, hadi bakalım 🤝🏼🥳

hepinize keyifli okumalar, satır aralarında görüşmek üzere...

💖🍭.

-*-

Hayatınızın en zor gününü yaşadığınızı nasıl anladınız? Ne hissettiniz böyle bir günde? Nasıl ayakta kalabildiniz, ne tür davranışlar sergilediniz? 

Ben birkaç dakika önce Yankı omzuma vurup çıkıp gittiğinde anlamıştım. Söyledikleri teker teker zihnimin içinde bir kez daha dönüp dururken. 

Bir zamanlar ona duyduğum sevgiden şüphe ettim. Hırs mıydı acaba, dedim sonradan devreye giren sevgiye. Böyle düşündüm çünkü bizim ilişkiye başlamamız aşk yüzünden değildi, sevgiden değildi. Mantıktandı, çıkarlardandı. Bunu biliyorduk, farkındaydık. Daha önce kaç kez içimden söyleyip geçirmiştim bilmiyordum.

O, Yankı, arkadaş grubumdaki en ensesi kalın adamdı. aynı zamanda hâli, tavrı, oturuşu, kalkışı, düşünce tarzı... Her şeyiyle idealdi. Kültürlüydü, konuşma tarzı başkaydı. O yaştaki ben ve benim düşünce tarzım için, ideallerime uygundu. Mantık ilişkisine yeşil ışık yakan deli divane gençlerden biriydim ben. O ise, bunun başrolü olacak kadar donanımlı bir genç adamdı. Yakışıklı da geliyordu gözüme. Onu beğenip izlediğim zamanları hatırlıyorum... Ne kadar da...

Onunla vakit geçirdiğim yerler, yapılan muhabbetler... Her şeyiyle bana uyduğunu hissediyordum. Boş vakit geçirdiğimizi hissetmiyorduk. Dolu dolu programlar yapardık, beraber çalışırdık. Tiyatroya giderdik düzenli bir şekilde. Vizyona giren filmleri kaçırmamaya çalışırdık. İlk operama onunla gitmiştim ve bir sonrakilere de... Bir sürü söyleşi, seminer... Günübirlik gezilere giderdik. Turlara gittiğimiz de olmuştu. İlk turumuz GAP turuydu, sonraki de Karadeniz. Bu ikisinden sonra zaten yurtdışı turlarına da çıkmaya başlamıştık.

O benimle kendini bulduğuna inanıyordu, ben de onunla  kendi kartvizitimi. Çıkarı avuçları içine alan ilişkimiz ansızın bir gün değişmişti. Onu sevmiştim, inandığım buydu. Sevgimin yalan olduğuna inanmıyordum. Bunu yapacak kadar hırslı ya da gaddar biri olamazdım.

Ben bu değildim.

Ya da buydum.

Farkında değildim.

Yankı, kendimden şüphe ettiriyordu. Devrelerim yanmıştı, neye inanacağımı şaşırmıştım. Hata veren bir mavi ekran olabilirdim. Bu doğru, yerinde bir tabir olabilirdi.

"İyi değilim ben," sözü çıktı ağzımdan. Hafif bir poyraz yüzümü yalarken yanımda oturup benimle denizi izleyen Berk'e bunları dedim. Yakınlarımdan biri ihtiyaç duyduğum anda yanımda olmuştu. Düğüne biraz geç kalacağını söylese de yetişebilmişti. Tam da curcunanın bittiği zaman, hem de!

"Ervin, içmek ister misin?"

Duyduğum sesle yanıma oturan diğer kişiye baktım. 

Çağatay...

Elinden küçük su şişesini aldım. Hâlâ belli belirsiz titreyen parmaklarımla mavi plastik kapağı çevirip koruyucu halkasından kurtardım. Kapağı sımsıkı elimde tutarken birkaç yudum aldım sudan. Yavaş hareketlerle ağzını geri kapatıp bacaklarımın birleşme noktasına yatırıp sabitledim.

emret komutanım - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin