hellö!
nasılsınız bakalım?rica etsem başlama saatinizi favori şarkınız ile birlikte bu satıra yorum bırakır mısınız?
🤍34. bölümümüzü 2 parta ayırdım çünkü çok fazla uzun oldu, açıklama bölüm sonunda ✨
hepinize keyifli okumalar dilerim!
÷
27 Temmuz 2018
"Uçakla gidecektik işte, ne güzel!" diye sızlanan yan koltukta oturan Berk'e gözlerimi devirdim ve önümdeki arabayı, yan aynalardan gerekli kontrolü yaptıktan sonra hızımı biraz artırıp solladım. "Kendinizi böyle yorgun hissedeceksiniz. Sonra Berk bize demişti, dersiniz. Ah, ben o zaman sizi göreceğim," diyerek sızlanmasına devam edince arkada ayaklarını uzatarak seyahat eden Çağatay söze girdi. "Ay, abi yetmedi mi be!" dedi. "Alt tarafı altı yedi saatlik yol. Zaten iki saattir yoldayız."
"Sürekli bir yerde durup yemek yiyoruz akıllılar!"
Gözümü kısa bir anlığına yoldan ayırdım ve Berk'e baktım. "Bunun için arabayla seyahat edelim dedik zaten gerizekalı," dedim. Geri yola odaklandım. "Ayrıca," diye ekleyip sözlerime devam ettim. "Seminer yarın, davet yarın akşam! Bugün isteyen şirket sahipleri yemek yiyor birleşip."
"Tabii zaten bu akşam yemeği hiçbirimizi ilgilendirmiyor Ervin."
"Beni ilgilendirmiyor," dedim gayet rahat bir tavırla. İki koltuğun arasından kafasını çıkaran Çağatay da, "Beni de," dedi.
"Pardon?" diye sesini yükseltti Berk. "Ne demek ilgilendirmiyor? Abuk subuk konuşmayın, hepimiz orada olacağız. Ayrıca Çağatay, hatırlatırım soyadlarımız aynı. Nasıl orada olmamayı planlıyorsun?"
"Ben şirketin ortağı değilim Berk," dedim net tonla. "Beni ortak gibi görüyorsun ama resmiyette böyle bir şey yok. Ortak olmam, olmak istesem bile yatırımını sağlayabileceğim bir birikimim yok. Çağatay zaten yönetim kurulu başkan yardımcısı, bir zahmet katılsın."
Çağatay, "Yardımcısıyım ama başkanın kendisi değilim. O sıkıcı yemektense yarın ki kahvaltıyı, semineri ve daveti tercih ederim." diye bir karşılıkla geldi. Bu karşılığı onaylayarak, "İyi," dedi Berk. "Yarın kahvaltıda olacağız hepimiz." Kafamı salladım. "Kabul," dedim daha fazla olayı uzatmamak adına. Çağatay da beni tekrar etti ve geri arkasına yaslandı. "Kabul."
Kısa süreliğine sessiz olan yolculuk Çağatay ile yeniden seslendirildi ve ondan sonra laftan lafa atlanıp çok zor sessiz ortama kavuştuk. Vizyondaki gitmek istediğimiz filmin, önceki versiyonları hakkında konuşurken Çağatay sosyal medyada gezinmekteydi. Ayrıca Antalya'ya ulaşmaya az kalmıştı.
"Davetten sonra biz kalır, tatil yapar mıyız?" diye sordu Çağatay.
"Ben bir gün kalır, ertesi gün dönerim," dedi Berk. "Antalya bu zamanlarda çok sıcak, benlik değil."
"Ben de İzmir'e döneceğim buradan," dedim. Dayım ile Hande'nin birden gündemimize düşürdüğü düğün vardı çünkü. İşimiz bittikten sonra oraya dönüp yardımcı olacaktım birkaç şeye. Düğün hediyesi olarak açıkçası oğlan tarafı olduğumuzdan gelinlik ya da düğün salonu konusunda bir şeyler düşünüyordum. Annemin suratını asa asa benden yardım edeceği aklıma geldikçe suratım düşüyordu. Yine aynı tarz kavga yaşamamak için sessiz kalıp daha çok dayım ve Hande ile muhatap olacaktım. Takı taksam yine o bozulup yatırımlarına yardımcı olacaktı, bu yüzden zaten yapılacak bir şeyi yapıp düğün hediyesi vermek bana daha mantıklı geliyordu açıkçası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
emret komutanım - yarı texting
Romance5×× ××× ××××: Hey! 5×× ××× ××××: Kimsin, nesin? Hiçbir fikrim yok -insan olman dışında. 5×× ××× ××××: Canım şu aralar fena sıkkın. 5×× ××× ××××: Şimdi sana arka arkaya bir sürü mesaj atacağım. Çünkü böyle uzun mesajlar gerekmedikçe, taksit taksit m...