4.2

4.4K 274 470
                                    

hellö!
nasılsınız bakalım?

bölüm sonunda bölümle ilgili açıklamalar yaptım ve birtakım sorular sordum,
okursanız ve de cevaplarsanız çok sevinirim birtanecikler 🥺💖

şimdi lafı daha fazla uzatmadaaaaan sizden buraya bölüme başlama saatinizi bırakmanızı rica ediyor ve bölüme uğurluyorum.

hepinize keyifli okumalar 🤭🌻

÷

Üzgün olduğumun herkes farkındaydı şu anda, salondaki büyük yemek masasında oturuyorduk. Acar Amca bir baş köşedeydi; Perran Teyze de hemen onun çaprazında, yamacındaydı. Yanına sırayla Hande ile Sertab yerleşmişti. Ben de Sertab'ın karşısında oturuyordum, yanımda Selim ve onun yanında da Aras vardı. Benim çaprazıma, diğer baş köşeye de Korhan oturmuştu. Normal de orası duvara dayalı olurdu, bunu biliyordum. Benim olduğum yerde Korhan oturuyordu, fakat ben biraz düzenlerini bozmuştum.

Bu yüzden masayı kaldırmışlar, salonun bir köşesinde duran takımın sekizinci sandalyesi de yerine koyulmuştu. Ona da Korhan oturmuştu.

Önüme kıymalı şehriye çorbasıyla dolu bir kase konuldu. Perran Teyze o köşeden tencereyi önüne almış, tek tek çorba dolduruyordu. Ben de elden ele uzatıldığını anlayıp Korhan'a verdim çorbamı. "Buyur," dedim uzatırken. O da alırken parmaklarımı okşadı ve belli belirsiz sırıtma ile önümüze döndük. Sertab ağzına sabitlediği çorba kaşığı ile sırıtmış, ikimiz arasında bakışlarını gezdirip duruyordu.

Bu kız gerçekten fenaydı.

Herkesin önüne çorbası konulduktan sonra "Afiyet olsun," sözleri ile herkes başladı yemeğine. Kıymalı şehriye çorbası, benim en sevdiğim çorbaydı. Sonra da sırasıyla mercimek ve işkembe geliyordu zaten. Çorba içmeyi çok severdim, hele de yorgun veya üzgün olduğum zamanlarda evde çorba yapardım. Öyle üzgün üzgün kaşıklaya kaşıklaya küçük mama tenceresinden yerdim. Tüm çorbayı bitirirdim!

Çikolata dondurma yerine depresyonumda çorba yerdim yani, doğru. Hem daha sağlıklıydı hem de uzun sürede bittiği için vakit geçirtiyordu insana.

Çorbamı kaşıklayıp bırakıp durduğumu Korhan'ın beni dürtmesi ile anladım. Ona bakınca herkesin aslında bana bakmakta olduğunu fark ettim. Perran Teyze, "Kızım tuzu azsa tuzu vereyim, diyordum ama," dedi. Daldığımı o böyle söyleyince fark ettim. Kafamı salladım, "Teşekkür ederim, eline sağlık. Tuzu gayet yerinde süt annem, çok güzel olmuş."

"O senin süt annen değil," dedi Selim çocukluğumuza atıfta bulunarak. "Senin annen benim süt annem." Yüzümü bir nebze de olsa güldürmüştü ama aklıma kendi annemin gelmedi bu gülüşü alıp götürmüştü.

Geç alınmış bir kararın ceremesini çekiyordum bence şu anda. Başka hiçbir şey değildi.

Masa bir süre sessiz kaldı sonra bu sessizliği Acar Amca benimle muhabbet ederek bozdu. İşimi sordu, gücümü sordu, Çağatay ile Berk'i sordu. Sonra özelden daha genele seyir etti muhabbet. E öyle olunca diğerleri de katıldı, muhabbet büyüdü de büyüdü.

Muhabbet arası, "Hande, kızım ara Emir oğlumu da..." dedi Acar Amca. "Doğumdan sonra bize gelsin, yemek var. Yemek yesin." Hande gülümseyerek kafasını salladı ve cebinden telefonunu çıkarıp hızla mesaj yazmaya başladı. "Gelirken eğer kola içecekse kola alsın," dedi Perran Teyze. "Evde bitti kola." Hande ekstradan, "Ekmek yeter mi?" diye de sordu. "Yeter, yeter," dedi Perran Teyze ve bize bu sefer karnıyarığı koydu ama ben almadım. Onun yerine yanındaki pilavdan yedim ve telefonum çalınca da izin alıp kalktım sofradan zaten.

emret komutanım - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin