1.6

10K 403 354
                                    

hellö!
nasılsınız bakalım?

beni soracak olursanız ben çok iyiyimmm, ufak bir yorgunluk var üzerimde
malum yks tercih sonuçları açıklandı...
aramızda olanlara şimdiden en hayırlısını diliyorum.

her şey gönlünüzce olsun, hayırlısı sizi bulsun kuzularım 💛

ayrıcaaaa;
en uzun bölümümüzü yazdım 🥳
yaklaşık 3000 kelimelik bir geçiş bölümü...
bunun şerefine inanılmaz bir oy ve yorum patlaması bekleyebilir miyim sizden... 👉🏼👈🏼

hepinize keyifli okumalar!
💛🌻

×

Yemek faslı, hayatımda geçen en eğlenceli yemek fasıllarından birisi olabilirdi. Herkesin birbiriyle sataşıp muhabbetler etmesi, konuşulacak bir sürü konuların olması... Beni iyi hissettirmişti.

Yankı gibi evde yapayalnız kalsam herhalde kafayı yer, tekrardan bir buhran yaşardım. Babası yüzünden Yankı'nın herkesten uzaklaşması o şaşalı hayatındaki tek kötü unsur olabilirdi galiba. Aile üyelerinden onu uzaklaştırarak kendisi gibi yetiştirmeyi hedefleyen bir babanın hedeflerini ben oğlunun hayatında girerek tepetaklak etmiştim. Hayatımızın temeli için beraber adımlar atarken babasını dışlamıştık, en nihayetinde.

Bunu kendine yediremeyen, anlamayan, kuş beyinli herifin tekiydi. İşi konusunda hayranlık duyulacak bir adam olabilirdi ama insanlığı olmayan bir adamın işini istemek de akıl kârı değildi.

Her şey iş değildi.
İş, insan olmakla başlar ve de noktalanırdı.

El birliği ile hepimiz sofrayı topladıktan sonra gençler olarak diğer büyük piknik masası gibi olan masaya dizilmiştik. Hepimizin önünde de birer bardak dumanı tüten tavşan kanı çaylar vardı.

Çağatay çoktan boş bulduğu ve de en çok oturmak istediği yere Selim'in yanına oturmuşken ben de Korhan'dan ayrılıp Çağatay ile dayımın arasına, Korhan'ın karşısına oturdum. Diğer masayla aramızda birkaç adımlık mesafe vardı ve ara sıra oradan annemle babam, yeri gelirse Perran Teyze'ye laf yetiştiriyordum.

Ufak tefek Ankara muhabbetlerinden sonra Çağatay ile Selim'in muhabbetini dinlemeye karar kıldım. İkisinin arasında bazen yalandan çekişmezlik oluşsa da iyi anlaştıkları için çok seviniyordum. En yakınlarımdı çünkü ikisi de.

Çağatay ciddi ciddi, Selim'in telefonunu işaret edip, "Kanka öyle cevap yazma bence." dediğinde kaşlarımı çatarak ikiliyi izlemeye başladım. Konunun kız meselesi olduğunu anlamamak imkansızdı.

Çağatay zaten sıcakkanlı bir insan olduğu için hemen insanlarla kaynaşan biriydi ama cidden Araslan Erkekleri ile baya iyi anlaşmıştı. Zaten tam tanışamadığı bir Korhan vardı, geri kalanı ile az çok tanışmışlığı vardı. İzmir'e geldiğinde evimize mutlaka girer çıkardı. Annemler olsun, Perran Teyzeler olsun onu ağırlamadan bırakmazdı.

"Bak bu kız sarışın, profil fotoğrafından anlaşılan üzere kendini kendinden emin ve ben afet kadınım demeye getirmiş. Ama hiç öyle değil, uysal simli minik kediciktir bu."

Çağatay'ın karşısında oturan Aras duyduğu tabirle yudumladığı çayını hızla yan tarafa püskürtürken Korhan da dudaklarını bastırmış şekilde Çağatay ile kardeşleri arasından en büyük olan Selim'i izliyordu.

Çağatay, Aras'ın bu tepkisi ile kaşlarını hafifçe çatarken arkasına yaslandı, "Senin simli minik kediciklerden haberin yok galiba Aras... Sana bir Dicle bulmak lazım demek ki..." deyince Aras kollarını iki yana açtı. "Sağ ol abi, ben daha o kadar kadınlarla Selim Abim gibi iç içe takılmıyorum. Şu anlık isteğim sıfır. Böyle ilişkiler bana ayrı bir dert kategorisi açıyor gibi geliyor. Başıma dert almak istemiyorum."

emret komutanım - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin