hellö!
nasılsınız?
umarım hepiniz iyisinizdir.medyaya yankı'yı koydum, merak edenler vardır diye.
normalde görsel bölümü bekleyin diyecektim ama hâlâ kararsız kaldığım birkaç kişi var.neyse lafı daha fazla uzatmadaaaaaan sizleri bölüme uğurluyorum ve satır arası yorumlarda görüşürüz diyorum.
hepinize keyifli okumalar!
❤️🫀.
×
Bölüm sonundaki yeni bölüm duyurusunu okumayı unutmayın :)
×
Yankı da aynı şekilde benim gibi araba anahtarını valeye verirken istemeden onu süzdüm. Siyah kumaş pantolon ile beyaz bir gömlek giymişti. Klasik bir kombindi bu onda. Siyah kemerini de tabii ki hiçbir zaman olmadığı gibi belinden de eksik etmezdi. Kollarını yazın dirseğe kadar katlar; kışın ise çeşit çeşit kol düğmelerinden birini seçer, takardı.
Beni fark etmesi ile adımlar duraksar gibi olsa da yutkunup hafifçe başını eğdi. Adımlarımız aramızda hatrı sayılır bir boşluk bırakırken bizi çoktan karşı karşıya getirmişti bile.
"Selam," dedim ben de kafamı eğip kaldırdım. Mavi gözlerinin içine baktım. Göz bebeklerinin beyazlarındaki hafif kızarıklar artarken elini uzattı, "Nasılsın?" diye sordu. Elimi uzattım. Tokalaştım. "Sağ ol, iyiyim. Sen nasılsın görüşmeyeli?" diye sordum.
"İyiyim ben de, teşekkürler," deyince yavaşça ellerimiz birbirinden ayrıldı.
Normalde karşılaşınca bu kadar duygu dolu olduğumuzu düşünmüyordum. Ne de olsa Ankara'da şirkette genelde birkaç kez denk geliyordum ona. Ortak işler oluyordu bazen çalıştığım şirkette.
Ama bu sefer ki sıradan değildi maalesef.
Sertçe araba kapanma sesleri duyarken birkaç misafirin de gelmeye başladığını anlıyordum.
"İnan, karşına böyle bir günde çıkmam Ervin," deyince susması için elimi kaldırdım. Sözü devraldım. "Dört sene olacak Yankı," dedim. "Bir kere denk gelmedik, iki kere gelmedik, üçüncüde de gelmedik... Nereye kadar bazı şeyleri erteleyebiliriz ki?! Sadece o acı o gün mü oluyor bedenimizde? Ya da o gün mü hatırlatıyor kendini? Hayatta yaptığımız yanlışlar o günlerde mi yüzümüze vuruyor bir tek?"
"Hayır," dedi kısık bir sesle. "En ufak şeyde bodosluyoruz aniden orada olduğunu hatırlatan duvara. Ben, benim pasifliğim ve babam yüzünden hayatlarımızı alt üst ettik ve de bak... Artçıları ile alt üst etmeye devam ediyoruz."
"Lütfen böyle şeyler söyleme," deyip dilimi ağzımın içinde istemsizce yuvarlamaya başladım. "Ben yeterince ağladım. Yeterince üzüldüm. Buraya eğlenmeye geldik. Bir yanımız buruk da olsa işimizde olduğumuz gibi devam edelim." Elimi koluna atıp sıvazladıktan sonra geri çekildim. "Zamana ve yaşanmışlıklara karşı büyüklük bizde kalsın."
Birkaç geriye doğru atım atarken soluma baktım ve bize doğru gelen tanıdık simalar gördüm. Kemal, Korhan ve Korhan'ın arkadaşları...
Kemal bana el sallarken ben de el salladım ve tebessüm edip başımı geri önüme çevirirken Yankı'nın da selam verdiğini gördüm.
"Ben Ece'nin yanına geçiyorum," dediğimde o da onayladı beni, bana dönerek. "Ben de ilk ona uğrayıp sonra Kemal'e uğrarım," deyince ben sağıma o da soluna dönüp otelin girişindeki yuvarlak bir şekilde tasarlanmış merdivenlerin basamaklarını birer birer çıkmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
emret komutanım - yarı texting
Romance5×× ××× ××××: Hey! 5×× ××× ××××: Kimsin, nesin? Hiçbir fikrim yok -insan olman dışında. 5×× ××× ××××: Canım şu aralar fena sıkkın. 5×× ××× ××××: Şimdi sana arka arkaya bir sürü mesaj atacağım. Çünkü böyle uzun mesajlar gerekmedikçe, taksit taksit m...