Bölüm sözü:
*Ben Ali'yi barındıran her şeye aşıktım.*İyi okumalar'
*
*Çatık kaşları ve koyu kahve gözleri yerde yatan adamın üzerine gezindi. Barış arkasında durmuş elleri önünde bağlamıştı. Gökhan bir sandalye çekmiş ona oturmuştu. Etrafta yerde yatan adam ve Ali'nin korumalarıdan başka kimse yoktu.
Ali eğilip silahı adamın yüzünde gezdirdi. "Beni sen mi sattın?" Adam açık kahve gözlerini açtığında gözlerinin etrafında ki beyaz halka kıpkırmızı olmuştu. Görüş açısından sadece Ali'nin bulanık görüntüsü vardı.
Ali silahı adamın yüzüne doğru bastırdı. "Konuş!" diye haykırdı birden. Etrafta sesi yankılanmıştı. Adamın eli soğuk bir şeye dokunuyordu. Eliyle çekmeye çalışırken Ali'nin gözlerinden gözlerini çekmedi.
Ali ayağa kalktı ve arkasını dönüp uzaklaştı. Bir kaç saniye kendisine zaman verdikten sonra tekrar önüne dönüp silahı kaldırdığı gibi tetiğe bastı. Etrafta yankılanan bir silah sesi değil bir sürü silah sesi vardı.
YAPRAK
İnsanların belli bir kaderleri olurdu. Dedikleri göre kaderimiz de doğumumuz, ölümümüz ve evleneceğimiz kişi yazarmış. Kadere bazen inanır bazen inanmazdım. Ama benim kaderimde yazılı olan adam Ali'ydi ve bunun için şükür edebilirdim.
Gençliğimde arkadaşlarla film izlerdik ve orda ki baş karakter çok güzel severdi. Çok güzel bir ilişkileri olurdu ve ben de imrenirdim. Ergenlik işte! Keşke beni de seven böyle biri olsa derdim ama benim kaderimde ki adam filmlere,dizilere, romanlara konuk olmayacak kadar çok güzel seviyordu. Bir ara durup düşündüğüm olmuştu. Ali'nin sevmesi o kadar güzeldi ki hem ona hem de aşkına aşık olmuştum.
Daldığım düşüncelerden beni alıkoyan Ali'nin sesiydi, her şeye bedel olan sesi. "Yavrum gömlek mı giyeyim? Kazak mı?" Elinde tuttuğu gömlekle kazağa baktım. Üstümde ki yorganı kenara atıp yataktan kalktım. Sağ elinde beyaz bir gömlek vardı sol elinde siyah boğazlı bir kazak vardı. Onun yanına doğru giderken ne giyeceğini çoktan seçmiştim.
"Kazağı giy hava soğudu artık hasta olursun." Ali anladım der gibi kafasını salladı gömleği askılığa astıktan sonra bana doğru eğilip alnımdan öptü. O üstüne kazağı geçirirken ben banyoya gidip elimi yüzümü yıkamıştım. Soğuk su beni kendime getirirken havluyla ellerimi yüzümü kuruladım ve odadan çıktım.
Ali odada yoktu. Büyük ihtimal çalışma odasına gitmişti. Üstüme sabahlığımı geçirip odadan çıktım. Merdivenlerden inerken çocukların sesi kulağıma doluyordu. Büyük ihtimal kavga ediyorlardı. Mutfağa girdiğimde dörtü de bana doğru dönmüştü.
"Benim annem kalkmış!" diye mutlu bir sesle Oğuz Asaf bağırmıştı. Her zaman ki haliydi. Zeynep, Oğuz Asaf ve Umut'un arasından kafasını çıkarmış bana bakıyordu.
"Günaydın anne!" Oda kardeşi gibi sesinde bir neşe vardı. Umut elinde ki salatayı ağzına atıp çiğnerken gözlerim Deniz'e kaydı elinde ki kitabı dikkatlice okuyordu. Deniz kime çekmişti bilmiyordum.
Zeynep üniversite üçe gidiyordu ve kumral lülük saçları ve yeşil gözleri onun ne kadar güzel olduğunu öne sürüyordu. Fiziği doksan altmış doksandı! Benim kızımdı sonuçta! Oğuz Asaf üniversite birdi. Koyu kahve gözleri babasından aldığını haykırıyordu. Lülük saçları ve boylu poslu olması resmen ben Ali Tekelioğlu'nun oğluyum diye bağırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Işığı -Bitti-
Mystery / ThrillerUmutların birer birer yitip gittiği, güneşin bile ona doğmayı unuttuğu bir adamdı o. Tek inancı kendisiydi. Şimdiyse inancı merhametli bir kadındı.