32.Bölüm🖤

1.3K 56 78
                                    

Ramazan ayının 13. günü

YAPRAK AYVAZ

Kabusları sevmezdim.

Kabusları sevmeme nedenim küçükken kötü bir kabus görsem o gün ya da ondan sonraki günler bir şeyler yaşanırdı. Anneme bunu söylediğimde annem benim hislerimin kuvvetli olduğunu söylemişti. Annemlerin kaza yapmadan bir hafta önce yine bir kabus görmüştüm ve üstünden bir hafta iki saat geçtikten sonra annemle babamı kaybetmiştim. Abimle o hastane koridorunda tek kalmıştım.

Gördüğüm kabusun etkisinden hala yatakta yatarak çıkmaya çalışıyordum. Derin bir nefes aldım ve beyninde ki fırtınayı durdurmaya çalışarak yataktan kalktım. Banyoya girdiğim an elimi yüzümü soğuk su çarptım. Belki kendime gelirdim.

Banyodan çıktıktan sonra dolaptan siyah bir elbise alıp üzerine geçirdim. Dizlerimin hemen üstünde biten siyah elbise günlük giyilecek bir elbiseydi. Hemde en sevdiğim elbiseydi çünkü rahat hissediyordum. Saçlarımı tarayıp düzleştirme ihtiyacı duymadan dalgalı olarak omuzlarımdan aşağı saldım.

Aşağı doğru inerken bileğimde ki saate baktım. Mesaimin başlamasına nerdeyse yarım saat vardı. Hızlı olmam gerektiğini anladığım an adımlarımı hızlandırdım. Salona girdiğimde Ali koyu lacivert bir takım elbise giymiş sol ayak bileğini sağ bacağının üzerine atmış sağ kolunu koltuğun üstüne atıp diğer elinde ise telefon vardı. Yine kalbim heyecandan hızlı atarken midem heyecandan kasılıyordu.

"Sevgilim benim erken çıkmam lazım. Geç kalmışım uyandırmamışsın," diye sitem etmeye başladığımda hafifçe başını çevirmişti. Telefonu kitleyip cebine atıp bana doğru yürüdü. Saçımı kulağımın arkasına ittikten sonra çene kemiğimin oraya öpücük bırakmıştı.

"Bilmiyordum kusura bakma bebeğim. Seni ben bırakayım hadi çıkalım," dedi. Onun acı kahverengi gözlerini izlerken gülümsemeden edemedim. Tam tekrar konuşacakken telefonu çalmıştı. Benden biraz uzaklaşıp telefonu açtığında bir elini cebine koymuştu. Onun her halini ve her hareketini saatlerce izleyebilirdim.

Bir kaç saniye sonra telefonu kapatıp bana döndü. "Güzelim bu sefer ben götüremiyorum. Önemli bir toplantım vardı unutmuşum." af diler gibi yüzüme bakarken sorun yok gibi kafamı salladım.

"Bir şey olmaz, ben çıkıyorum o zaman." dediğimde bir kaç adımda yanıma gelip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sanki kokusu dudaklarında toplanmıştı. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında hafifçe emdi, dudaklarım düz bir çizgi haline gelmişti. Dudaklarını geri çektiğinde tekrardan ufak bir öpücük bıraktı.

"Kolay gelsin," dedi. Arkamı döndüğümde tekrardan ona döndüm ve el salladım. Gülümseyerek el salladı ve ben evden çıkana kadar beni izlediğinin farkındaydım. Benim için hazırlanmış arabaya doğru yürürken bir koruma kapıyı açmış arabaya binmemi bekliyordu. Arabaya bindikten sonra kapımı kapatıp geri çekildi.

Kontağı çalıştırıp otomatik vites olduğu için zorlanmadan gaza basıp villanın önünde ki koca kapının açılmasını bekledim. Kapı açıldığında sağa kırıp ormanlık yolda yavaş ve kontrollü bir şekilde sürdüm. Evden on dakikalık bir mesafe sonrası durmak zorunda kalmıştım. Yolda devrilen ağaca bakarken oflayıp saatime baktım. Geç kalacaktım.

Dün gece fırtınada yoktu bu ağaç nasıl devrilmişti? Telefonu yan koltuktan alıp arabadan indiğimde ne yapacağımı şaşırmıştım. Ali'nin toplantısı vardı, onu arayamazdım. Bizimkilerden birisinin numarasını çevirecekken arkamda ayak sesleri hissetmiştim. Tam arkamı dönecekken ağzımda hissettiğim bezle debelenmeye başladım.

Karanlığın Işığı -Bitti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin