ALİ TEKELİOĞLU
Yollar vardır aşılması gereken. Zaten dünyada ve doğada da kanun buydu. Güçlü olmak için avlanır, öldürür. Bir çok kişinin kanına girmiştim, eğer yapmasaydım şimdi bu güç elimde olmazdı.
Ceketi giyip yakalarını düzelttim, kravatı iyice sıktım. Belime silahı yerleştirdikten sonra hızlı adımlarla evden çıktım. Kapıda beni bekleyen korumalar evden çıktığımı görünce arabanın kapısını açmıştı. Arabanın arkasına bindiğimde kapım kapanmıştı. Benim bindiğim araba hariç iki araba daha vardı. Yola çıktığımızdan beri havayı izliyordum. Ben bulutların birbirini takip edişini izlerken telefonum çalmıştı. Telefonumu çıkardığımda Sinan'ın aradığını görünce yeşil tuşa basıp kulağıma götürdüm.
"Efendim," diyerek onun cevap vermesini dinlemeden konuşmuştum.
"Toplantı başlayacak. Nerdesin?" Kolumda ki saate baktığımda gerçekten az bir vakit kaldığını gördüm. Toplantının benim için yapılması ve benim geç kalmam ironikti. Sinan'a kısa bir cevap verip telefonu kapatıp yanıma attım.
Düşüncelerime bir kara bulut gibi Yaprak düşmüştü ve kafamda ki tilkiler o geldiğinden beri oradan kaçarak uzaklaşmıştı. Dün gece Ece bana mesaj atıp Yaprak'ın iyi olduğunu demişti ama hala içime sinmeyen bir şeyler vardı. Onu görmek istiyordum, bütün benliğimle onu görmek istiyordum. İyi olduğunu merak ettiğimdendir. Kendimi geçiştirmiyordum öyleydi çünkü. Dünden beri hastaneden çıkarken olan Yaprak'a olan fotoğraflar sosyal medyada gündem olmuştu. Uzun süre durmadan hepsini kaldırtmıştım ama Yaprak gördüyse ben yüzüne nasıl bakacaktım. O normal bir doktordu, şimdi hayatı magazine konu olmasını istemiyordum.
Araba durduğunda yalının önüne geldiğimizi gördüm. Kafamın içinde ki düşünceleri yok edip tilkilerin geri gelmesini sağladım. Kırk tilkinin de kuyrukları birbirine değmiyordu. Yalının merdivenlerini çıkarken her iki merdivenin başında korumalar vardı. Toplantının olacağı yere geldiğimde korumalar büyük iki sürgülü kapıyı içeri doğru itmişti. İçeri girdiğimde gözüm ilk Şehmuz'a takılmıştı. Yüzünde alaylı, üstün bir ifade vardı. Dün ki korkudan yüzüme bakamadığı halinden eser yoktu.
Tilkiler etrafta koşuştururken hepsi telaş içindeydi.
Kendi koltuğuma oturduğumda Ünal Bey toplantıyı başlatmıştı. "Bugün ki toplantıyı Ali'nin isteğiyle toplanmış oluyoruz," dediğinde Şehmuz'un bakışlarının değişimini anbean keyifle izledim. "Bir kaç iletmek istediği bazı şeyler var. Ali'yi kıramam bilirsiniz o benim elim ayağım kolum gibidir." Ünal Bey'in dedikleri de yalandı. Bu masa kurtlar sofrası gibiydi. Herkes bir çıkar uğruna burda toplanırdı. Kardeşlerim hariçti tabii ki.
Şehmuz'a baktığımda bakışları korku ve endişe oturmuştu gözlerine. Derin bir nefes verdim. Diyeceklerimin önüne öfke geçmemesini istedim. "Bugün burda toplanma sebebimiz bir kaç yaşanan olay." Ve Şehmuz'un oturuşu değişti. "Ben düşündüm ve kendim için en iyisini yapmaya karar verdim." Cümlem bittiğinde ayağa kalktım. Masanın etrafında dolanırken herkesin gözlerinde şaşkınlık, korku hepsi mevcuttu. Ne olduğunu anlamaya çalışanların arasında kardeşlerim bile vardı ama Ünal Bey yoktu.
Hamit abi bana doğru bakarken bir şey olduğunu sezmişti. O da benim yanımda duran adamlardandı, desteğini hiç çekmemişti benden. "Hayırdır Ali'm bir sıkıntı mı var?" Kardeşi gibi severdi beni. Ben bunu geçen sene benim için silahın önüne atladığında fark etmiştim. Hamit abiye gözlerimi ağır ağır kapatıp açtım. Şehmuz'un başına gelip elimi omzuna koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Işığı -Bitti-
Mystery / ThrillerUmutların birer birer yitip gittiği, güneşin bile ona doğmayı unuttuğu bir adamdı o. Tek inancı kendisiydi. Şimdiyse inancı merhametli bir kadındı.