RÖPARTAJ

144 5 38
                                    

Eskiden böyle bir şey yapmıştık ama ben unutup cevaplayamadım. Şimdi tekrardan karakterlerle ilgili bir röpartaj düşündük. Bunu düşünen Selen bana soruları sordu ve ben de karakterlerin ağzından cevap verdim.

Eğlenceli bir şey oldu. İnşallah seversiniz

İyi okumalar!

**
ALİ TEKELİOĞLU

"Hoş geldiniz Ali Bey?"

"Hoş buldum."

"Hiç uzatmadan size hayranlarınızdan gelen sorularla başlayalım. Yaprak hanımı gördüğünüzde ilk ne hissettiniz? İlk sorumuz bu?"

"Aslında ilk gördüğüm anda şaşkınlık duymuştum ama şu var ki gördüğümden beri yeşil gözlerinde beni ona çeken bir şey vardı. Aslında ilk görüşte aşka inanmam ama bana inandıran Yaprak oldu. Yaprak'ı gördüğümde uzun zaman sonra tekrardan bir çift göze kalbim teklemişti ve benim gibi bir adam için oldukça zordu bu. Beni Yaprak hayata inandıran oldu."

"Yaprak hanımı anlatırken ki yüzünüzde ki ifadeden belli. Diğer sorumuz şu. Hani bir sözünüz var; "İstanbul benim şehrim!" O sözün asıl anlamı ne ya da bir hikayesi var mı?"

"İstanbul yüz ölçümü olarak küçük olsada her şeyi barındıran büyük bir şehir. İstanbul'da aslında yaşanılmaz ama İstanbul benim şehrim. O kazan ben kepçe öyle düşünün. Bir hikayesi var mı, var. Oda şu şekil: Ben küçükken çok zorlu bir hayat yaşadım, aç kaldım açıkta kaldım ama büyüdüm şuan en büyük benim. Buraya tırnaklarımı kazıya kazıya geldim. Şahin amca var benim küçüklüğümden beri yanındadır. "İstanbul ele avuca sığmaz." demişti. Bana aldığı döner ekmeği yerken sahil kenarındaydık. Bende o denizi izlerken söz vermiştim kendime. "İstanbul benim olacak, İstanbul benim şehrim olacak." diye küçüklükten gelen bir hırstı ve şuanda da İstanbul'da benden izinsiz bir şey yapılmaz."

"Güzel bir hikaye. Üçüncü sorumuza geçelim. Yaprak hanım tayinini istemişti, ilk tanıştığınız zamanlar. Size rağmen gitseydi. Ne yapardınız?"

"Dediğim gibi Yaprak bende öldürdüğüm mezarlıkta çiçekleri canlandıran bir kadın. Gitseydi ne olurdu diye çok düşündüm ama düşüncesi bile kötü geliyor. O zaman gitseydi, illa ki bulurdum onu. Gider konuşur vazgeçirirdim. Söz arasında konuşmuştum onla o da benim gibi İstanbul'u yaşayabilenlerdi. Gitmesine izin vermezdim. Ne beni ne de bu şehri terk etmesine."


"Vurulduğunuz zaman hep Yaprak hanımı sormuşsunuz. Arkadaşlarınız ise hep bir bahane uydurmuş, bu bahanelerle inandınız mı? Ya da aklınızdan geçen senaryo neydi?"

"İlk bir kaç saat inandım, sonuçta beni vuran O'ydu. Suçluluk psikolojisi diye bir şey var ve bir doktordu ama sonra ki geçen her saniye inanmadım. Beni görmek istemediğini düşündüm, benden ayrılmak istediğini. Bir daha karşıma çıkma diye bana söylediği senaryolar kurmuştum hep aklımda ama hiç beni o hastane gibi iğrenç bir yerde terk edip gideceğini düşünmemiştim."

"Trabzon'un eşsiz bir manzarası vardır ve bunu herkes bilir. Etkilenmeyen kimsede yoktur aslında. Sizde Yaprak hanımı almaya gittiğiniz zaman o büyülü manzaradan etkilendiniz mi?"

"Bir şey söyleyeyim mi? O manzarada etkilenmemek elde değil. O güzel köy yolları, sis, yemyeşil her yer. Eşimin gözlerini andırıyor. Ben ilk oraya gittiğimde o temiz hava insanı çarpar, beton gibi alanlardan kurtulup sadece temiz kokuyu çekmek hava değişiklikten dolayı çarpar. Aslında benim bu kadar çabuk toparlanmama da yardımcı olan o temiz havaydı. Eşsiz manzarası da buna eklenebilir."

Karanlığın Işığı -Bitti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin