Karşısında kendisine yine o aşinası olduğu güzel bakışlarıyla bakan, beyazlar içinde adeta melekler gibi duran kadını, saç telinden ayakucuna kadar içinde an be an çoğalan duygularıyla izlemişti Alp Timur. Nasıl vazgeçerdi bu kadından? Şimdi şurada kendisine çekip sıkı sıkı sarılmamak için kendisiyle büyük bir savaş verirken nasıl ardını dönüp giderdi. Gitse bile onun gülen yüzünü, o güzel bakışlarını hatta daha şimdiden bağımlısı olduğu o vanilya kokusunu hiç tanımamış gibi nasıl hayatına devam ederdi? Yapamazdı. Nasıl yapacaktı bilmiyordu ama artık vazgeçmek için bile çok geçti.
İçinde bulunduğu durumdan ilk sıyrılan Alp Timur olmuş, aralarındaki mesafeyi kendinden emin adımlarıyla kısa sürede kapatarak Elif'in tam karşısında durmuştu. Elif ise hala kendisinin bile farkında olmadığı bir gülümsemeyle Alp Timur'u izliyordu. Tüm heybetiyle karşısında durduğunda ancak kendine gelebilmiş, kafasını kaldırıp baktığında göz göze geldiklerinde bir an ne yapacağını bilmeyerek yerinde kıpırdanmıştı. Heyecandan boğazının öylesine kuruduğunu hissediyordu ki ağzını açıp tek kelime edemiyordu. Onun durumunu tahmin eden Alp Timur ise yine ilk adımı kendisi atarak elinde tuttuğu nergis buketini kaldırarak ona doğru uzatmış ve dayanamayarak ilk konuşan yine kendisi olmuştu.
"Merhaba Elif. Bunlar senin için, seversin umarım" dedi. Elif, Alp Timur'un ne dediğini bir an anlamasa da gözlerini nihayet takılı kaldığı gözlerden çekip aşağı doğru eğdiğinde kokusunu aldığı nergis buketini fark edebilmişti. Yüzüne istemsizce yerleşen daha büyük bir gülümsemeyle Titreyen elllerini kaldırıp çiçek buketini Alp Timur'un elinden alırken onun ateş misali yanan ellerine dokunduğunda, o ateşin kalbinin en derinlerinde hissederek yavaşça almıştı elinden.
"Merhaba, hoşgeldiniz" dedi. Daha sonra derin bir nefes alarak içinden kendisine sakin olması gerektiğini hatırlatarak elindeki çiçeği burnuna götürüp o mis kokusunu gözlerini kapatarak derince içine çekti. Mest oluyordu bu kokuya Elif.
"Çok severim" dedi Alp Timur'un gözlerinin içine bakarak.
"Zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim."
Alp Timur karşında hem tedirgin hem heyacanlı ama yine de dimdik duran bu kadını sevmesinde ne yapsındı. Her hareketi ve tavrıyla kendisine daha da hayran bırakıyordu kendisini.
Hala öylece bahçenin ortasında dikildiklerini fark eden Elif ise bahçe koltuklarının olduğu yeri göstererek;
"Şöyle geçelim istersiniz ayakta kaldınız" dedi ve önce kendisi hareket ederek tekli olan koltuğa oturdu. Elindeki çiçek buketinden güç almak ister gibi elinden bırakmamış sıkı sıkı tutuyordu. Kendisinin oturmasının ardından Alp Timur'da onun yanında bulunan tekli olan koltuğa oturmak yerine tam karşısında duran üçlü koltuğa rahat tavırlarıyla oturmuş ve yine ilk konuşan kendisi olmuştu.
"Ben dışarıda buluşuruz diye düşünmüştüm ama Burçin burada olmak istediğini söyleyince şaşırdım. Yanlış anlamadıysam dışarıda bir yerde buluşacaktık değil mi? Neden fikrini değiştirdin? Dedi. Sonra hemen açıklamak ister gibi bedenini öne doğru eğerek tekrar konuşmaya başladı.
"Sakın yanlış anlama lütfen, benim bir şikâyetim yok sen kendini nasıl ve nerede rahat hissedeceksen öylesi daha iyi. Ben sadece merak ettim. Seninle konuşabildikten sonra nerede ve nasıl olduğunun hiçbir önemi yok benim için. Hem böylesi daha iyi olmuş. Evde olmayı dışarıda olmaya tercih etmişimdir her zaman. Çok iyi görünüyorsun ama yine de sormak istiyorum. Nasılsın Elif?" Dedi gözlerini beklentiyle Elif'in gözlerine dikip.
Karşısında oturan kadını incelemekten yine alıkoyamamıştı kendisini. Açıkta kalan omuzlarıyla bembeyaz elbisesi, makyajsız olmasına rağmen ışıl ışıl parlayan teni, saçlarına bağladığı eşarbı, kısa ojesiz tırnakları, bakımlı oldukları belli olan elleri ve ayaklarıyla öyle güzel ve öylesine doğal bir kadın vardı ki karşısında, işte bu yüzden bu kadına tutulup kaldığını düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
RomanceBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw