PEKİ YA SONRA? 35. BÖLÜM

549 88 52
                                    



Uçak Afyon semalarından Nevşehir'e doğru bulutların arasından nazlı bir gelin gibi süzülürken, sabah otelden ayrılmadan önce ve sonrası gibi yine sessizliğini koruyordu Alp Timur. Sabahın erken saatlerinde Leyla ve Selim ile birlikte ettikleri kahvaltıda, otelden ayrılmadan bir gün önce hem kendi aldıkları hem de Elif'in onlar için aldıkları yiyeceklerin gelmesini beklerken zorunda kalmadıkça konuşmamıştı. Paketler, otel çalışanları tarafından arabaya yerleştirilirken onlar da lobideki rahat koltuklarda oturmuş son kahvelerini içiyorlardı. Alp Timur'un sessiz, dalgın ve düşünceli halleri Leyla ve Selim arasında sık sık bakışmalara neden oluyordu. Alp Timur'un bu halini elbette ki normal karşılıyorlardı ama onu böyle görmek ikisini de çok üzüyordu. Aslında üzülmekten ziyade, ellerinden bir şey gelmemesiydi. Leyla yine dayanamayıp konuşmak istediğinde Selim tarafından engellenmişti. Selim Alp Timur için kardeşim der ve de öyle de severdi. Gözü kapalı her türlü yola girer, söz konusu o olduğunda yapamayacağı hiçbir şey olmadığını iyi bilirdi. Ama Leyla bir başka severdi Alp Timur'u. Tek çocuk olmasından sebep onu kendine gerçekten abi olarak görüyordu. Selim ile dostlukları daha öncesine dayansa da Alp Timur'da tıpkı Leyla gibi onu kız kardeşi gibi sevip kollardı. Bundan sebep, Leyla herkesten daha çok üzülüyordu abisi gibi gördüğü bu adam için.

Gece Elif ve Alp Timur'u barda yalnız bırakıp odalarına çıkmak yerine lobiye inmişler ve sakin olduğunu gördüklerinde oturma kararı almışlardı. Hepsinin de aklı yukarıda bıraktıkları iki çaresiz aşığın bundan sonra ne yapacaklarıydı. Leyla ve Zeynep bir kadın ve anne olarak Elif'in yaşadığı korkuları, çaresizliği içinde bulunduğu o çıkmazı çok iyi anlıyorlardı.  Ama Leyla Elif'i ne kadar severse sevsin ya da anlasın Alp Timur'a olan sevgisi her şeyin üstüne çıkıyordu elinde olmadan. İçecek servisi yapan garsondan hepsi birer kadeh şarap istemiş ve gelen şaraptan birkaç yudum arka arkaya içen Leyla'yı Selim;

' Leyla'm yavaş' diyerek anlayışlı bir sesle uyarmak zorunda kalmıştı ama 'Ben çok üzülüyorum ve ikisi içinde elimden bir şey gelmememsi beni mahvediyor Selim' demesi ile göz pınarlarına dolan gözyaşlarının yanaklarına akması da aynı anda olmuştu. Elif'in ağzından sözlü olarak duymasa da tıpkı Alp Timur gibi o da seviyordu abisini bunu çok iyi biliyordu. Selim'e bakarken kendi gözleri nasıl parlıyorsa, Elif kendi farkında olmasa da ya da saklamaya çalışsa da, gözlerindeki hüzne inat nasıl güzel baktığına defalarca şahit olmuştu. Hatta bazen Alp Timur'u izlerken bulunduğu ortamdan öyle uzaklaşıyordu ki dudağına yerleşen küçücük gülümsemeye inat eder gibi gözlerinin dolduğunu görmüştü çoğu kez. İşte bu yüzden Elif ne kadar inkar ederse etsin ona bu konuda asla inanmıyordu. Elif, sevmiyor değil sadece kaçıyordu. Alp Timur'un elini tuttuğu zaman diğer elinden tuttuğu ve tüm hayatını adadığı çocuklarını kaybetmekten korktuğu için çareyi sadece yok sayıp kaçmakta buluyordu.

Her anne elbette çocukları için yaşar, onlar için her şeyin en iyisi olsun diye uğraşır, çoğu zaman kendi isteklerinden ve hayallerinden vazgeçerdi. Ama Elif bunu çok başka boyutlarda yaşıyordu. Etrafa göre hiçbir sorunları olmadığı halde eşiyle ayrılmaları ve çocuklarının babalarından ayrı olmasının tüm sorumluluğunu kendi vicdanına yüklemişti. Bunun verdiği ağırlık ile de kendi hayatını tamamen ikinci plana atmış sadece çocuklarının mutluluğu için yaşıyordu. Alp Timur'u hayatına kabul ettiği takdirde çocuklarına yine haksızlık yapacağını düşünüyor ve bunun beraberinde de onları kaybedeceğini düşünüyordu. Tüm yok saymaları da kaçmaları da tamda bundan kaynaklanıyordu. Çocukları o'nun her şeyi yaşama sebebiydi ve kendi canı yanması pahasına onları üzecek mutsuz edecek en ufak bir şeye bile tahammülü olmayışı da bundandı. Elif'in duygularını ve kendini bu kadar yok saymasına üzülürken, Alp Timur'un ise bu kadar çaresiz olmasına dayanamıyordu. Gece Elif'in gözlerinin içine bakarak söylediği şarkı aslında Alp Timur'un yaşadığı çaresizliğin en büyük ispatıydı zaten. Biri gelemezken, diğeri ise ayaklarına kendi bağladığı prangaları yüzünden kalbinin en derinleri evet ama aklı hayır derken bir adım öteye gidemiyordu...

Peki Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin