https://youtu.be/RcJkstipXaQ
Kaç hayat sığdırır bir kadın, bir anne ömrüne? Bir kadın hayatında ne kadar yük taşır? O yükün altında kalmak için daha ne kadar çırpınır?
Kaç cephede savaşmak zorunda kalır? Girdiği hangi savaşlardan yara bere içinde, yıkık dökük hatta bedenen yaşıyor olsa da ruhu ölmüş olarak çıkar.
Hayatı için verdiği tüm savaşlar nasıl biterse bitsin tıpkı bir Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğarak, kimseye boyu eğmeden yaşadığı her şeye herkese inat dimdik yaşamaya devam ederler. Kadınsanız ve bir anne iseniz yıkılmaya hakkınız yoktur. Hayatları size emanet edilen canlarınız varsa eğer yaşadığınız dünyayı ayakta tutmak zorundasınızdır.
Çünkü yaşadığınız dünya yıkılırsa şayet o enkazın altında yalnız olmayacağınızı bilirsiniz. Tıpkı Elif gibi...
Eşinden ayrıldıktan sonra rahmetli babasından kalan emekli aylığı, boşanırken sadece çocukları için talep ettiği nafaka ile kimseye muhtaç olmadan yepyeni, zor ama rengârenk bir hayat kurdu Elif kendi ile birlikte yaşadığı üç cana. Kuru fasülye, pilav ve cacık üçlüsü... İlkokula giden büyük oğlu kuru fasülyesi Dua, bu sene kreşe başlayan pilavı Yuşa ve evlerinin en büyük neşesi golden cinsi köpekleri cacık...
Evinde, üç erkek tarafından delice sevilen, işten dönüşü cama yapışarak beklenen anneleri Elif. Diğer adıyla turşuları. Adından aldığı güçle dimdik ayakta duran, ne yaşarsa yaşasın asla isyan etmeyen, keşke demeyen keşkelere sığınmayan etrafındaki insanlar tarafından inatçı ve dik başlı olarak yargılanan, kendine zararı olan insanları bile kendi içinde aklayarak "vardır elbet bi sebebi"diyecek kadar yüreği güzel bir kadın işte Elif. Ben iyi olmazsam bana emanet edilen canlarda iyi olmaz diyerek, Rabbi 'ne sığınan ondan başka kimseye muhtaç olmadan el açmadan eyvallah etmeden kurduğu, huzurum dediği evinde hayallerinden asla vazgeçmeyerek canlarına sıkı sıkı sarılıp her güne şükür ederek açıyordu gözlerini...
Her gün tekrarlanan sabah rutinleri ile yepyeni bir güne daha başlıyordu Elif. Gece yalnız girdiği yatağına ne hikmetse sabahları asla yalnız uyanamayan Elif daha gözünü açmadan nefesine nefes olan diğer nefeslerin varlığını anlayıp gözlerini açmadan derin derin soluyor kokularını... Varlıklarına hiç bıkmadan usanmadan yine şükür ediyor Rabb'ine.
Gözünü açtığı anda göz göze geldiği cacığı selamlıyor önce onu. İki yanında uyuyan canlarını uyandırmadan yavaşça kalkıp, cacığın tuvalet ihtiyacı için pijamalarını çıkarıp, eşofmanlarını giyerek odadan sessizce çıktı. Lavaboda kendi ihtiyaçlarını giderdikten sonra kulağına dolan ezan sesiyle birlikte hazırlıklarını yapıp, huzur kapısında gönlünü doyurduktan sonra minik canını alarak evden çıktı.
Asansöre bindiğinde yine bu evi bulduğu güne şükür etti. Yalnız yaşamaktan ilk başlarda biraz çekindiği için ev ararken ilk kriteri güvenlikli bir site olmuştu. İçi biraz daha rahattı çocukları için ki en büyük şansım dediği ikinci ailesi olan komşudan öte kendisine kardeş olan insanlarla da burada kesişti yolları.
Hayatı boyunca ondan esirgenen her şeyin bu evle birlikte kendisine verildiğini düşünüyordu artık. Yaradan sanki Elif için hepsini tek tek oraya yerleştirmişti. İstanbul'dan gelen kendisi mimar eşi psikiyatrist olan kardeşim dediği Özlem, eşi Hakan kızı Bade oğlu Burak, Trabzon'lu annesi ile birlikte yaşayan hiç evlenmemiş gıda mühendisi laz kızı Bahar. Eşinden ayrılıp üç oğlu ile hayat mücadelesi veren emekli öğretmen Gül, kız kardeşim dediği Sivaslı atama bekleyen ilkokul öğretmeni Zeynep, aşktan en büyük darbesini yiyip aşka tövbe eden muhasebeci Meliha ve Bolu'dan gelen çocuk doktoru Ahsen, bankacı eşi Murat. Kızı Mira oğlu Demir. Elif'e yeni bir dünya, kardeş, dost abi olan, kan bağı olmadan da can olan insanlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
RomanceBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw