Her seçiş bir vazgeçişti madem, Elif'te yaptığı tercihin sonuçlarına katlanacaktı. Bu çokta yabancı olduğu bir durum değildi aslında. Hayatının pek çok evresinde tüm dünyasını değiştirecek kararlar almış, iyi ya da kötü yüzleşmekten hiçbir zaman kaçmamıştı. Ne zaman bir yol ayrımına gelse kendine hep şu soruyu sorardı.
'Yaşadıklarının pişmanlığımı daha zor olacak, yoksa yaşayamadıklarının pişmanlığı mı?' ve bu sorunun cevabı Elif için yıllardır hiç değişmemişti. Ne kadar kaderci bir insan olursa olsun, Allah'ın insanoğluna bahşettiği en büyük ayrıcalık olan akıl ve irade unsurunu asla unutmazdı. Başına gelen her şeye 'kaderim böyleymiş' diyerek tüm yükü kaderine yükleyen insanlardan asla olmamıştı. Aldığı her kararı, attığı her adımı madem kendi iradesi ile yapıyordu o zaman sonuçlarına da katlanır bedeli neyse de öderdi. Ve günün sonunda başını yastığa koyduğunda, yaşadıkları ne kadar zor ve ağır olursa olsun 'keşke ' demediği için bir yanı hep huzurlu olurdu. Çünkü biliyordu ki insanı bu hayatta en çok üzen ve çıkmazlara sürükleyen şeyin keşkelerle başlayan cümleleri olurdu. İşte tamda bu yüzden Elif, yaşadıklarından asla pişmanlık duymaz ve yoluna yine başı dik olarak devam ederdi. Hayat ona göre keşkelerle heba edilmeyecek kadar kısa ve değerliydi. İşte tamda bu yüzden geriye dönüp baktığında yaşayamadığı şeylerin pişmanlığı hayatının hiçbir yerinde yoktu. Bunun ağırlığını yaşamadığı için kendini şanslı hissederdi ta ki Alp Timur'u tanıyıncaya kadar. Çünkü biliyordu. Bundan sonra her gününe 'keşke' ile başlayıp, 'keşkelerle' bitirecekti. Hayatında ilk defa yaşayamadıklarının pişmanlığını yaşayacaktı.
Duş alıp hazırlanırken aklına gelen şeyle, yüzünde oluşan buruk gülümseme ile evden erken çıkamaya karar vererek zorda olsa hareketlerini hızlandırmıştı. Yoksa ellerinde ve ayaklarında tonlarca ağırlık var gibi hissediyor ve kılını kıpırdatacak bile halinin olmadığını biliyordu. Dışarıdaki hava sanki kendi ruh haline eşlik etmek ister gibi gri bulutlarla kaplıydı. Gardrobun önünde geçince hiç düşünmeden yırtık kotlarında birini alıp üzerine de önünde kendiyle dalga geçmek ister gibi 'Audaces fortuna juvat' yazan siyah tişörtünü alarak çabucak giyindi. Aynadaki yansımasına bakarken gözü tişörtünde yazan yazıya gidinde 'kader cesurlara güler' diye mırıldanıp sonra tekrar devam etti. 'benim aksime' dedi ve aynanın karşısına oturup saçlarını taradı hızlı hareketlerle. Doğal kıvırcık olan saçlarını taramak canını acıtsa da buna pek takılmayıp işine devam etti. Düzleştirmeye ne hali nede vaktinin olmadığını bilerek sadece kabarmasını önlemek için kreminden sürüp başka hiçbir şey yapmadan yerinden kalkıp çantasına gerekli olan eşyalarını ve çalışırken toplamak için kıskaçlı bir toka koyup odasından çıktı. Durağı arayarak acele bir taksi isteyip, balkon kapısını kapatıp sigara ve çakmağını da çantasına atıp, kapıya geldi. İçinde bulunduğu durumu hisseder gibi diğer günlerin aksine bugün yanına hiç gelip kendine hiç sırnaşmayan cacığını kapının orada kendine mahsun mahsun bakarken buldu. Elindeki çantasını ayakların dibine bırakıp olduğu yere dizlerinin üstüne çöküp ellerini uzatarak 'oğlum gel' demesiyle cacığın yanına gelmesi aynı anda oldu. Ön patilerini kaldırıp Elif'in boynuna sarılmasıyla yüzüne yerleşen gülümsemeye engel olamadı. 'akıllı oğlum benim, güzel oğlum anne ihmal etti seni değil mi? Biraz böyle idare et beni tamam mı? 'dedikten sonra kafasından defalarca öpüp, mama ve su kaplarını doldurduktan sonra çantasını yerden alıp, spor ayakkabılarını giyerek evden çıktı. Sitenin önüne geldiğinde taksinin geldiğini görünce hemen binip 'merkeze' dedikten sonra kafasını cama yaslayıp gözlerini kapattı. Bu gece içinde bulunduğu ruh haliyle nasıl çalışacaktı hiç bilmiyordu. Çok kısa bir an 'keşke bugün için izin alsaydım' diye düşündü ve Alp Timur için ilk keşkesini yaşadığının farkına vardı. Kafasının içinde o kadar çok fazla düşünce vardı ki, bir an aldığı nefes kendine yeterli gelmiyormuş gibi camını açarak derin nefesler aldı. Son bir haftadır Alp Timur'un kendisine karşı takındığı mesafeli tavırları aklına gelince acaba bugün de aynı şekilde mi davranır diye düşündü. Bir yanı böylesi senin için daha iyi canın daha az acır derken, diğer tarafı ise eskisi gibi tam karşısına oturup, o delici bakışlarını üzerinden hiç çekmeden susmayıp kendisiyle konuşmasını istiyordu. Olabildiğince onunla ilgili güzel olan anları içine hapsetmek ve kendini böyle avutmayı düşünüyordu. Acaba kendisine veda edecek miydi yoksa daha önceleri yaptığı gibi son defa gözlerinin içine bakıp, 'iyi geceler Elif hanım mı diyecekti' hangisinin daha iyi ya da kötü olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği bu geceden sonra hayatında hiçbir şeyin asla eskisi gibi olmayacağıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
عاطفيةBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw