PEKİ YA SONRA? 54. BÖLÜM

473 85 72
                                    



İyi geceler sabır taşlı can okurlarım. Gecikmeyi telafi etmek için size 9 bin kelimelik benim yazarken doyamadığım bir bölüm oldu. Umarım sizde okurken aynı duyguları hissedersiniz. Bol gözyaşı ile yazdığım bir bölümü keyifle okuyun:)

Veee asıl bomba haftaya gelecek diyor ve pimini çektiğim bombayı o güzel yüreklerinize bırakarak kaçıyorum:)

Son olarak saatlerdir bilgisayara bakmaktan son okumayı yapacak gözüm kalmadığı için yazım yanlışları için özür diliyorum hepinizden:)

Alp Timur, Elif'in burada olduğunun şokunu atlatamadan boynuna sarılarak ağlamaya başlaması ile ne yapacağını şaşırmıştı. Günlerdir içten içe ilk adımı hep Elif'ten beklemişti ama buraya böylece gelmesini asla düşünmemişti. Bu Alp Timur'un mutluluktan delirmesine sebep olacak kadar önemliydi. Ailesi konusunda ne kadar tedirgin olduğunu çok iyi biliyordu tüm korkularına rağmen, ailesinden birinin kendisini görmesi pahasına yine de gelmişti. Kollarını boynuna dolamış, içi çıkar gibi ağlayan kadınla canından can gidiyordu ama ağlayıp içini boşaltması içinde bir şey yapmamış oda tıpkı Elif gibi sıkıca sarılmıştı. Günlerdir hasret kaldığı kokusunu sanki son nefesini alıyormuş gibi derin derin soluyordu. Elif'in sırtındaki ellerini sakinleştirmek ister gibi usul usul aşağı yukarı hareket ederken;

'Elif'im' dedi ama Elif sanki bunu bekliyormuş gibi hem ağlayıp hem de defalarca kez 'özür dilerim, çok özür dilerim' demeye başlamıştı. Bir yandan ağlayıp bir yandan özür dilerken farkında olmadan kollarını daha sıkı dolamıştı Alp Timur'un boynuna. Elif'in çaresiz ve yalvarır gibi kendinden özür dilemesi Alp Timur'un içinin acımasına sebep olmuştu. O gece Ayhan babanın söylediklerinde ne kadar haklı olduğunu anlamıştı. Kendi canı yanmıştı ama Elif'inin canı sandığından daha çok yandığını görüyordu. Böyle olmayacağını düşünüp kafasını sol tarafına çevirip bakmış ve bir adım arkasında olan masaya geri bir adım atmıştı. Tüm ağırlığını Alp Timur'un boynuna bırakan Elif'te onunla birlikte bir adım atmıştı. Kalçasını masaya dayanan Alp Timur Elif'i iki bacağı arasına alarak kendisine iyice yaslanması sağlamıştı. Kafasını tam göğsünün üstüne doğru yavaşça çekmiş burnunu saçlarına dayayarak gözlerini kapatmıştı. Madem sevdiği ağlamak istiyordu, göğsüne düksündü göz yaşlarını da  kalbinde yanan ateşi söndürecek su olsundu. Başını göğsünün üzerine almasıyla Elif kafasını hiç kaldırmadan bu seferde beline sıkı sıkı sarılmış o da tıpkı kendisi gibi derince bir soluk almıştı.

Kısa bir süre sonra Elif'in sesli hıçkırıkları iç çekmelere dönmüş odada başka tek ses duyulmuyordu. Elif, Alp Timur'a söylediği onca şeyden sonra kafasını kaldırıp yüzüne bakmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Geçen on beş gün boyunca pişmanlıktan kıvranmış aramaya bile cesaret edememişti. Tek umudu her gün gelmeye devam eden nergis çiçeği ve içinde hiç değişmeyen 'seni seviyorum' notuydu. Eğer o çiçek gelmeye devam etmeseydi ne yapardı düşünmek bile istemiyordu. O çiçek ne olursa olsun Alp Timur'un ne kadar kırılırsa kırılsın kendinden vazgeçmediğinin tek ispatıydı. Ona verdiği sözü tutuyor ve onu bırakmıyordu. Bir yanı bundan delicesine mutlu olurken diğer yanı ise yine Alp Timur'un bu sevgisi ve anlayışının altında eziliyordu. Ne yapacağını nasıl yapacağını kara kara düşündüğü bir akşam annesinin evine gelmesiyle kıyamet kopmuştu. Annesi uzun bir süredir Elif'i evine geldikçe izliyor ve ondaki değişimi elbette fark ediyordu. Elif'i uzun zamandır bu kadar mutlu görmemişti. Levent'ten ayrıldıktan sonra çocukları için e kadar ayakta kalıp mutluymuş gibi davransa da içindeki o boşluğu görebiliyordu bir anne olarak. Ama son zamanlarda gözlerinin içinin bile güldüğünü görüyordu. Birlikte oldukları zamanlar Elif'in elindeki telefona sürekli yüzünde bir tebessüm ile baktığını ve mesajlaştığını fark ediyordu. İlk zamanlar Levent ile tekrardan bir araya geldiklerine yormuştu ama son günlerde ise o eski halinden eser kalmamıştı. Ne zaman Elif'e gelse gözleri ağlamaktan şişmiş ya da sessiz ve dalgın oluyordu. Çoğu zaman evin çoğu yerinde yaş ya da kurumuş halde bulunan küçük nergis buketlerine bakarak dalıp gittiğini görüyordu. Elif'in istemedikçe hiçbir şey anlatmayacağını bildiğinden zorda olsa susmuş ve bir şey sormamıştı. Ta ki son geldiği akşam yine Elif'i kırmızı gözlerle görünceye kadar. Akşam yemeğini sessizlik içinde yedikte sonra çocuklarında evde olmadığını fırsat bilerek çay içerlerken artık dayanamayarak sormuştu.

Peki Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin