Burnunun ucunda hissettiği yoğun alkol kokusu ile kendine gelen Elif ne olduğunu anladığında "yine mi ya" diye sessizce fısıldadı kendi kendine.
"Elif! İyi misin?
Kenan'ın sesini duyunca gözlerini açıp;
"İyiyim kaptan merak etme" dedi ama mide bulantısının ve baş dönmesinin hala devam ettiğini anlayınca gözlerini kapattı.
"Midem bulanıyor"
"Tansiyonun düşmüş. Ah be kızım huyunu biliyorsun ne diye baktın yarana. Bayılınca nasıl geldik hasteneye bilemedik. Küçük dediğin yaraya üç dikiş atıldı. Her gün pansuman yapılacak. Dikişler kendisi düşermiş. Tansiyonun için serum takmışlardı. Bitmiş. Ben hemşireye haber vereyim çıkarsınlar hem de tansiyonuna bir daha baksınlar bakalım. Geliyorum ben hemen dinlen sen. Hem kapıdakilere de haber vereyim"
Elif Kenan'ın söylediği tüm sözleri es geçip son söylediğine takılarak,
"Kim varki kapıda. Şef mi geldi?
"Şef barda kaldı. Selim bey ve Alp Timur beyle getirdik seni hastaneye. Sağ olsunlar onlar haber verdi bayıldığını. Onlarda endişelendi baya. Dinlen sen geliyorum ben hemen. İyiysen çıkalım bırakalım seni evine"
Elif'in en son hatırladığı o adamın eline uzanıp yarasına baktığıydı. Sonrası yoktu. Daha sonra Kenan'ın söylediğini idrak ettiğinde onu ne dediğini duymadı bile.
O adamdan ve hissettirdiklerinden kaçmaya çalıştıkça neden ısrarla karşısına çıkıyordu bu adam. Arkasından ne diyerek kalkıp gelmişti acaba. Onu orada gördüğünde öyle çok şaşırmıştı ki bir an ne yapacağını bilememişti. Doktorun dikiş atılacak dedikten sonra ki verdiği tepki ise inanılmazdı. Bir anda elini çekip tutmuş ve yarasına bakmış birde üstüne kendisine kızmıştı küçük bir yara dediği için. Kendi içinde duygularla adeta savaş verirken çalan kapıyla düşüncelerinden uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Kendini biraz toparlayıp derin bir iki nefes aldıktan sonra çalan kapıya cevap vermişti el mecbur.
"Buyurun girin lütfen" dedikten sonra kapı açıldı. Önde Alp Timur Bey arkasında Selim Bey vardı.
"Gelebilir miyiz Elif Hanım? Müsait misiniz?
"Tabi ki Alp Bey buyurun lütfen"
Yattığı yerden oturur pozisyona geçmek için kalkmaya çalışınca Alp Timur Bey elini uzatarak engel olmaya çalışarak,
"Kalkmayın. Tansiyonuz çok düşüktü. Yeniden ölçülsün sonra kalkarsınız. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi? İyimisiniz?
Elif adamın verdiği tepkiye şaşırarak,
"Teşekkür ederim Alp Bey. İyiyim. Siz neden zahmet ettiniz buraya kadar. Gece gece iş almışsınız başınıza. Çok özür dilerim benim yüzümden geceniz mahvoldu. Sizde kusura bakmayın lütfen Selim Bey. Çok zahmet vermişim size."
Alp beyin ağzının içinde bir şeyler homurdandığını duydu ama ne dediğini anlamadı. Adam gözlerini kendisine dikmiş ve sanki iyi olduğundan emin olmak ister gibi bakıyordu. Sanki kendisi için önemli biriymiş gibiydi tüm tavırları. O kendisine bu kadar dikkatli bakarken Elif ona bakmamak için sürekli gözlerini kaçırıp başka yerlere bakmaya çalışıyordu. İmdadına Selim beyin kendisiyle konuşması yetişmişti.
"Çok korkuttun bizi Elif. Bir anda yığıldın kaldın. Ne yapacağımızı şaşırdık. Ayrıca özür dilenecek bir şeyde yok. İnsanlık hali ama keşke kan tuttuğunu bile bile yaraya o kadar dikkatli bakmasaydın. Neyse iyisin ya önemli olan bu. Çok geçmiş olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
RomanceBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw