Çocukları için mutfakta sabah kahvaltısı hazırlayan Elif'in dilinde dün geceden beri düşmeyen o şarkı vardı. Kendini sürekli şarkının sözlerini, melodisini mırıldanırken buluyordu. Yaşadıklarına inanamıyordu. Adam resmen tüm şarkıyı gözlerinin içine bakarak söylemiş ve asıl öldürücü darbeyi şarkı bittikten sonra indirmişti. Dün gece olanlar aklına gelince yüzünde içinde yaşadığı tüm çelişkilere rağmen buruk bir gülümseme belirmişti.
"Daha ne kadar kaçmayı düşünüyorsun Elif?"
Elif'in atacağı adım duyduğu sözle havada asılı kalmış, bedeni adeta taş kesilmişti. Ne geriye dönüp tek laf edebiliyor, ne de oradan uzaklaşabiliyordu. Tekrar duyduğu sesle bu sefer gerçekten kaçacak yerinin olmadığını bildiğinden derin bir nefes aldıktan sonra yüzünü takındığı ciddi ifadesiyle olduğu yerde geriye döndü.
"Buyurun Alp Timur Bey" dedi ilk defa ikinci adını tüm ciddiyetiyle söylerken buldu kendini istemsizce. Elif'in bu keskin ve ilk defa adının tamamını onun ağzından uyan Alp Timur ise şaşırarak baktı karşısında ki kadına. Anlaşılan Elif tüm gardını daha ilk andan kuşanmıştı. "Olsun" dedi içinden "Böylesi daha iyi" En azından Elif'in kaçak dövüşmeyeceğini anlamıştı. Yüzüne o eşsiz, insanın içinde kelebek sürülerine kanat çırptıran gülümsemesini takındı ve gayet rahat ve kendinden emin bir şekilde;
"Gayet açık sormuştum ama tekrar edebilirim istersen" dedi. Tam konuşacakken Elif deske iyice yaklaşıp etrafı gözleriyle taradıktan sonra barda oturan ve dikkatle kendisine bakan Selim ve Leyla dışında barın kapısında bir misafirle konuşan Kenan'dan başka kimseler yoktu. Kendisini kimsenin duymayacağından emin olan Elif biraz daha rahatlayıp elinin birini deskin alt tarafında bulunan tezgâha adeta güç almak ister gibi sıkı sıkı tutunup diğer elini konuşmak üzere olan adama avuç içi ona bakacak şekilde kaldırıp onu susturmuştu.
"Ne dediğinizi gayet iyi duydum ve anladım Alp Timur Bey ama ne amaçla söylediniz onu anlamadım eğer aydınlatırsanız sevinirim. Lakin bir yere kaçtığım yok. Bilmem farkında mısınız ama burası benim çöplüğüm. Evet. Buyurun sizi dinliyorum" dedi adamın ateş gibi parlayan gece karası gözlerine yine farkında olmadan kendinin zümrüt gibi paralayan gözleriyle bakarak. Karşısında oturan Alp Timur hariç Selim ve Leyla, Elif'e şaşkınlık içinde bakıyorlardı.
Ondan böyle bir çıkış asla beklemedikleri çok açıktı. Yüzlerinde olan ifadeye Elif bir an gülmek istese de kendini tuttu zira tam karşısında oturan adam hiçte şaşırmışa benzemiyor aksine verdiği cevaptan memnun olmuş gibi kendisine yine çok güzel bakıyordu. Sonra birden ciddileşerek yerinde biraz daha dikleşip ellerini deskin üzerinde birbirine bağlayarak önüne doğru eğilerek konuşmaya başladı.
"Pekâlâ, madem kartları açık oynuyoruz o zaman lütfen iyi dinle beni. Sana aşığım. Nedenini nasılını sorma çünkü bende bilmiyorum. Elinde dondurmanla bana çarptığın o anda mı, yoksa seni burda gördüğüm o anda mı ya da bana benim şaraplarımı övemeyeceğini söyleyerek posta koyduğun o gece mi inan bilmiyorum. Belki bu anlardan birinde ya da başka bir zaman. Çokta önemi yok zaten benim için. Her an daha da çoğalıyor çünkü. Kapadokya'da sensiz geçen bir hafta da bunu iliklerime kadar hissettim. Aldığım her nefesle sana olan özlemim, aşkım, hayranlığım biraz daha büyüdü. Asla çıkmak istemediğim evim, şehrim bana ömrümde ilk defa dar geldi. Sığamadım koca şehre. Bir an önce gelip seni görmek, varlığına yeniden inanmak istedim ve buradayım işte. Son olarak da senden vazgeçmeyeceğim. Evet, biliyorum önümde ömrümde aşılması gereken çok zorlu yolum hatta yollarımız var ama senden gelecek olan her türlü zorluğa şimdiden eyvallah dedim başımda taşırım. Umarım seni yeterince aydınlatabilmişimdir"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
RomansaBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw