PEKİ YA SONRA?

591 89 85
                                    




PEKİ YA SONRA? 44.BÖLÜM

Can okurlara iyi geceler dileyerek bölüme geçmeden önce çok kısa bir açıklamak istiyorum. Bir çoğunuzun bildiği gibi oğluma iki sene önce lösemi teşhisi konulmuştu ve kitabıma da zorunlu olarak ara vermiştim. Çok zor olan ve iki yıl süren bu yolun geçen hafta sonuna geldik çok şükür. Tedavimiz bitti. Son kemik iliği biyopsimiz alındı ve sonucunu saatler sonra alacağız. İki haftadır o kadar karışığım ki defalarca bilgisayar başına oturmama rağmen aklımı toparlayıp tek kelime yazamadım. Sırf yazmak için asla yazmadım yazmam da. Önce benim içime sinmesi gerekiyor. Yazabildikçe yazdım ama kısa bölüm atmayı sevmediğim için sizi birkaç daha fazladan beklettim. Bunun için ayrı ayrı özür diliyorum. Yaşadığım duygu değişimleri yüzünden böyle aksamalar maalesef ki oluyor hiç istememe rağmen. Yazmayı çok seviyorum, fırsat bulduğum her an yazmaya çalışıyorum ama yazmak için önce sakin bir kafaya ve ortama ihtiyaç var maalesef. Ve uzun zamandır bende bu ikisi de mevcut değil. Nasıl ve ne şartlarda yazdığımı bir görseniz güler misiniz yoksa ağlar mısınız bilmiyorum. Beni anladığınızı umarak lafı daha fazla uzatmadan keyifli okumlar diliyorum...

Hayat, asla yapmam dediğimiz her şeyi sanki o büyük büyük konuşan kendimiz değilmiş gibi bile isteğe yaptıklarımızdan ibaretmiş. Eskiler ne kadar doğru söylemiş meğer 'büyük lokma ye büyük laf konuşma' diye. Elif, Levent ile ayrıldıktan sonra kendisini ve tüm hayatını yalnızca çocuklarına adamış bir anne olarak yaşamaktı tüm niyeti ve hayali. Rabbim'in emaneti olarak gördüğü çocukları ile mutlu ve huzurla yaşamaktan başka hiçbir hayali yoktu. Hele bir gün hiç ummadığı bir anda aşık olmayı bırakın düşünmeyi rüyalarında görse hayra yormazdı. O kadar uzaktı bu düşünce ona. Ama 'Kul kurar kader gülermiş' dedikleri tam da Elif'in şu an içinde bulunduğu durumu anlatır gibiydi. şimdi tam şu anda düşünmeyi hiç istemese bile yediği büyük lokmaların bir gün gelip boğazına duracağından ölesiye korkuyordu. Kalbin bir yanı yaşadığı mutlulukla durgun bir deniz gibi huzur doluyken diğer tarafı ise hırçın dalgalarla boğuşan koca bir okyanus gibiydi. Kalbinin en derinlerinde öylesine bir savaş vardı ki, o savaşın çıkardığı uğultular kafasının içinde hiç susmadan konuşuyordu. Şimdi ne olacak? Nasıl devam edecek? Asıl en önemlisi bu durum çocuklara ve Levent'e nasıl anlatılacak? Ailesine anlattığında onlardan nasıl bir tepki alacak bunu düşünmek bile istemiyordu. Çocuklar Alp Timur'u sevecekler mi ve onu kendi küçük dünyalarına kabul edecekler mi sorusu ise kalbini sıkıştırmaya yetiyordu.

Aklı ve kalbi arasında amansız bir savaş varken, o durgun deniz olan kalbi ise sonsuz bir huzurun ve daha önce hayalini bile kurmaktan çekindiği delicesine bir mutluluğu yaşıyordu. Saatlerdir biran olsun ne ellerlini nede gözlerini kendisinden ayırmayan bu adamla bundan sonra da mutlu olmak istiyordu. İki aydır yaşadığı onca duygu karmaşasından sonra asıl mücadelesinin bu geceden sonra başlayacağını biliyordu. Alp Timur'un kendisine olan aşkından, sevgisinden, anlayışından ve en önemlisi ise sanki hiç bitmeyecek gibi olan sonsuz sabrından aldığı güçle karşılarına çıkacak olan her türlü zorlukla mücadele edeceğini kalbinin en derinlerinde hissediyordu. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama Alp Timur'a olan inancından aldığı güç böyle düşünmesine sebep oluyordu. Tüm bunların yanında birde ne yaparsa yapsın aklından da kalbinden de silemediği sonsuz bir korkunun içini kapladığını da çok iyi biliyordu. Ailesi, işi, çocukları ve Alp Timur'un yaşadığı hayatı, bulunduğu konum, sosyal çevresi gibi bir sürü bilinmezlik yük olup kalbinin üzerine çörekleniyordu. Beyni tüm bunları ve hatta çok daha fazlasını düşünmekten yanacağını düşündüğü an aldığı nefes yetmiyormuş gibi daha derin bir nefes alıp vermişti. Tam bu anda yaklaşık yarım saattir yalnız oturdukları bahçede ikili hasır koltukta yan dönerek dizinin birini kırarak altına almış Elif'i ne zaman izleyecek olsa yaptığı gibi dirseğini koltuğun sırtına yaslamış ve yumruk yaptığı elini şakağına dayamış halde oturan Alp Timur'un elini biraz daha sıktığını hissederek bakışlarını ona çevirdi.

Peki Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin