PEKİ YA SONRA? 55. BÖLÜM

484 81 80
                                    

Yine geç saatlere kalan ben:) Bittiği gibi yayınlıyorum.

Canım payelll in Karahan'ı ile çok daha güzel oldu bu bölüm. Keyifle okuyun

Alp Timur İstanbul'a gidiyoruz dedikten sonra orada öylece birbirlerine sarılı halde ne kadar oturduklarının ikisi de farkında değildi. Elif, annesinin söylediklerini Alp Timur'un bu şeklide öğrenmesinin ister istemez utancını yaşıyordu. Kafasının içinde o kadar çok düşünce aynı anda dolanıyordu ki düşünmekten ve yaşadığı sitresten başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Ne kadar kötü bir durum içinde olsa da bir yandan da annesinin artık Alp Timur'dan haberi olduğu için kendisini birazda olsa rahatlamış hissediyordu. Ne kadar canı yanarsa yansın hem de. Başka türlü olsa alacağı tepkiyi bildiğinden ki tahmin etiğinden çok daha ağır şeyler duymuştu ama cesaretini toplayıp ne zaman söylerdi Allah bilir. Elif kendi düşünceleri içinde boğuşurken Alp Timur ise içinin öfkeden kaynadığını hissediyordu. Elif'in ne kadar üzüldüğünü bildiğinden tepkilerini olduğunca dizginlemeye çalışıyordu ama içinde fısıldayan şeytanları da duymazdan gelip susturamıyordu. Her bir zerresiyle muhtaç olduğu gözümün bebeği dediği, elinde olsa her türlü kötülükten, üzüntüden korumak için göğsünün içine saklamak istediği aşkı, sevdası ne hale gelmişti. Sıradan biri yapsa, gözü hiçbir şeyi görmez gider gırtlağına çöker, Elif'in döktüğü her bir damla gözyaşında boğardı onları. Ama anne demeye bile dilinin varmadığı o kadının yapmış olması elini kolunu bağlıyordu ama şimdilik. Elif'e bu yaşattıklarını da söylediği her bir sözün de hesabını elbette soracaktı. Elini kolunu bağlayan yine Elif'ti. Her şeyi arkasında bırakıp elinden tutup evine yuvasına getirmemesinin tek sebebi yine Elif'in yaşamaktan korkularıydı.

Eski eşi ise tam bir muammaydı. Kendinden haberi olduğunda nasıl bir tepki vereceği Alp Timur için en büyük sorundu. Eğer o da tıpkı annesi gibi Elif'i üzecek bir şey yapar ya da en büyük zaafı olan evlatlarından vurmaya kalkarsa o zaman olacaklardan asla kendisi sorumlu olmazdı. Annesine yapamadığı her şeyin çok daha fazlasını yapacağını çok iyi biliyordu. Elif onun hakkında tek bir kötü söz söylememiş, hatta ondan bahsederken büyük bir sevgi ve saygıyla bahsetmişti. Ondan bu kadar iyi ve sevgiyle bahsetmesi içindeki uyuyan kıskanç adamı uyandırıyor ve bununla baş etmek için kendisiyle delicesine bir savaş veriyordu. Elif'i tanıdığı ilk günden beri aklının bir köşesinde sürekli Elif'e neden bu kadar geç kaldığını düşüncesi dönüp duruyordu. Kader diyip susuyordu ama yine de içinden keşke demekten de alamıyordu kendisini. Ne çok isterdi ilk o sevsin, ilk tattırsın ona aşkın güzelliğini. Ama çoğu insanın tesadüf diye adlandırdığına Alp Timur tevafuk olarak bakıyordu. Elif asla tesadüflerle hayatına girecek bir kadın değildi. Onu tanımayı kaderine yazan Rabb'ine en büyük şükrüydü. Elif'i tanımadan, onun o bu dünyadaki cennetim dediği gözlerini görmeden göçüp gitseydi ya bu dünyadan. Aldığı her nefeste her bir zerresini titreten o kokusunu ya hiç bilmeseydi? Ne çok şey kaçırmış olur, ne kadar eksik kalırdı. Elif onun bu dünyadaki lütfuydu. Kahrı mı? Onu da aşkına katıp eyvallah demişti.

İkisini de kendi içindeki hesaplaşmalardan odanın içinde çalan telefon sesi çekip çıkarmıştı. Elif kulağına gelen telefon sesinin kendine ait olduğunu anladığında derin bir nefes alarak sıkı sıkı sarıldığı Alp Timur'un kollarından yavaş hareketlerle ayrılmıştı. Kafasını kaldırdığında Alp Timur'un içini yakan o bakışları yüzünün her bir noktasında geziniyordu. Başındaki ağrıya inat küçük bir tebessümle baktığında karşılığında daha fazlasını almıştı. Elif'ten önce ayağa kalkan Alp Timur ellerini Elif'e uzatıp onu da kaldırmış Elif hala ısrarla çalan telefonuna bakmak için adım attığında elinin birini yanağına koyarak burnunu yine saçlarına dayayıp derince solurken kısık sesle ' iyi misin' diye sormuştu. Elif, gözlerinin içine bakan adama daha derin bir gülümseme ile bakarken;

Peki Ya Sonra?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin