Eve geldiğinde yatağına ruh gibi girmişti Elif. Hiçbir şey düşünmemeye çalışarak yavrularına sarılmış kokularını içine çekerek derin derin solumuştu. Hayat buydu işte Elif için. Bu olmalıydı zaten. Macera aramaya gerek yoktu. Tamam. Adam yakışıklıydı. Hatta çok yakışıklıydı. Bakışları öyle derindi ki etkilenmemek mümkün değildi. Oda kadındı nihayetinde. Etkilenmesi çok normal olağan bir şeydi. Tıpkı ünlü birini nasıl beğeniyorsa buda öyle bir şeydi işte. Bu kadar büyütüp kendini neden huzursuz etmişti ki sanki?
"Tamam Elif. Bu konuyu kapatıyoruz artık. O adamın otelinizde kalan diğer misafirlerden hiçbir farkı yok. Yarından itibaren normal haline dönüyorsun. Hatta gerekirse yaptığın kabalık için özür bile dilemelisin. Adama neler neler söyledin. Ahhhh Elif ahhh. Dilinin hiç ayarı yok senin. Kendine gel işine bak. Yapacağın, düşüneceğin onca şey varken deli dürtmüş gibi nelere kafa yordun. Bak yaz geliyor Dua'nın kick boks kursu başlayacak. Yuşa'nın yüzme kursu var. Babaları ile görüşüp onun tatil programına göre kursa ne zaman başlayacaklar onu görüşeceksin. Kendi yıllık iznin var. Ne zaman kullanacaksın? Sen bunları düşüneceğine kırkına merdiven dayamış halinle yeni yetme genç kızlar gibi nelere taktın kafayı. Şimdi yat uyu. Yarın yepyeni bir gün olacak senin için"
Sabah çocukları okula bırakmak için evden çıkmadan Özlem'in bugün evde olduğunu öğrenince okul dönüşü eve girmeden ona gitmeye karar verdi. Özlemişti dostunu. Güzel sohbetini. Kapıyı tıklatıp açmasını beklerken annesine haber verdi " geleceğim birazdan eve buradayım ben merak etme" diye.
"Elif'im hoş geldin. Gel içeri çayı yeni demledim bende. Kahvaltı yapmamışsındır sen. Geç balkona hemen geliyorum ben her şey hazır"
Hem konuşup hem arka odaya doğru giden kadının arkasından gülerek mutfak balkonuna doğru yürüdü. Arkadaşının yaptığı şahane pan kekleri görünce " bir tanesin kızım sen" diye kapıda elinde çaylara görünen kadına uzaktan öpücük attı. 1.60 bile olmayan boyu, kısa platin sarısı saçları, hafif etine dolgun vücudu vardı ama elinden gelmeyen hiçbir şey yoktu.
"Nasılsın Elif'im? Nasıl gidiyor otelde işler"
"Tahmin ettiğin gibi çok yoğun ama güzel. Biliyorsun, ne kadar yorulursam yorulayım işimi çok seviyorum. İşini sevince zorluğunu çok önemsemiyorsun. Siz neler yapıyorsunuz? Kızlar nasıllar?
"Benim proje bitti biliyorsun. Onun keyfini çıkartıyorum şimdilik. Herkes iyi bildiğim bir şey yok.
"Hakan nasıl? Erken çıkmış."
"Ankara'dan arkadaşları iş için gelmiş onların yanına gitti. Birlikte yapacaklar kahvaltıyı.
Elif anladığım der gibi başını sallayıp, tabağına pan kekleri alıp ballandıra ballandıra yemeye başladı. Hem sohbet edip hemde kahvaltılarını yaptılar. Özlem'in öyle güzel bir sohbet anlayışı vardı ki, onun yanından ayrıldığınızda kendinizi terapiden çıkmış gibi hissederdiniz. Öyle naif öylesine içten bir ses tonu vardı ki tatlı dilini anlatmaya kelimeler yetmezdi zaten.
Elif eve geçtiğinde annesi hala uyuyordu. Sabah namazını kıldıktan sonra Kuran-ı Kerim okuyup bir daha yatardı. Elif'te mümkün olduğunca erken kaldırmazdı annesini. Kalkmasına yakın olduğunu görünce çay koyup annesine göre kahvaltı hazırladı. Çay demleninceye kadar evde halletmesi gereken işleri yapmama başladı. Akşam yemeleri için derin dondurucudan kuşbaşı et çıkarıp buzdolabına koydu erimesi için. İki oğlununda en çok sevdiği yemeklerden biriydi et pilav yemek. Kırmızı etin onlar için faydalarını bileğinden haftada bir kez kırmızı et yedirirdi mutlaka. Etin olmadığı zamanlarda da kuru fasülye ya da nohut yedirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
Roman d'amourBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw