Kaçmalarının bir işe yaramayacağını anlayan Elif en sonunda kendine de olsa yapmıştı işte aşk itirafını. Evet! Bu adama her bir zerresiyle saç telinden kirpik ucuna kadar her şeyine âşık olmuştu. Hayatı boyunca yaşamak için delirdiği aşk, çok yanlış bir zamanda çalmıştı kapısını. Olmadık zaman da ve hiç olmayacak bir adamla hem de...
İdrak ettiği gerçekle tüm vücudu adeta taş kesilmiş, adamın delici bakışları yüzünden yine kilitlenip kalmıştı. Ne gözlerini gözlerinden ayırabiliyor ne de ağzını açıp tek bir laf edemiyordu. Alp Timur'un kendisine;
"Elif! İyimisin? Diye soran o iç eriten sesini duymasıyla kendine geldi ve nerden geldiğini bilmediği bir cesaretle hiçbir şey yokmuş gibi gözlerinin içine bakarak;
"Gayet iyiyim Alp Timur Bey siz nasılsınız?" Dedi biraz küstah denilebilecek bir şekilde tek kaşını kandırarak.
"Bir şey mi istemiştiniz? Ne ikram edeyim size? Diyerek kendine şaşırarak konuşmasına devam edip, karşıdan gelecek cevabı beklemeye başladı.
Alp Timur ise Elif'ten gelecek her türlü tepkiye gardını alarak gelmişti zaten buraya. Her şeyi açıkça konuştuklarına göre gece olmasını beklemeden bir an önce Elif'i görüp ilk yüzleşmeyi yapmak için gelmişti. Kendi kendine "demek yok sayıp hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın Elif" diye düşünürken bar koltuklarına kendinden emin bir şekilde yüzündeki hafif tebessümüyle rahatça oturup arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne atarak yan dönerek oturup gözlerini kendisinden cevap bekleyen Elif'e dikti.
"Seni biraz gergin ve dalgın görünce merak ettim. Ama dediğin gibi gayet iyi görünüyorsun. İyi olmana sevindim. Çay hazırsa bir bardak çay verir misin lütfen? Ben çayımı içerken, hazır kimseler yokken biraz sohbet ederiz. Gerçi dışarıda bir yerde oturup konuşmak isterdim ama saatlerimiz pek uymuyor. Neyse onu da yaparız bir gün inşallah. Belki bana biraz kendinden bahsedersin, seni daha iyi tanırım ya da istesen ben sana kendimi anlatırım, belki merak ettiğin şeyleri sormak istersin" dedikten sonra deske iyice yaklaşıp ellerini birbirine kenetleyip Elif'in verdiği cevapla an be an değişen yüz ifadesini büyük bir keyifle izledi.
Elif, bu adamın tavırları karşısında daha ne kadar şaşırabileceğini düşünüyordu artık. Onun bu biraz küstah biraz eğlenceli ve rahat tavırlarına iyiden iyiye sinir olmaya başlamıştı. İçinden "adamdaki cesarete rahatlığa bak! Dışarıda çay içecekmiş benimle" diye düşünürken aynı kendisi gibi tek kaşını kaldırmış o akıl almaz gülüşüyle resmen kendisine eğlenerek bakıyordu. Tavrından ödün vermeden;
"Çayımız daha hazır değil, eğer isterseniz size sert bir kahve ikram edeyim. İhtiyacınız varmış gibi görünüyor"
Elif, adamın vereceği cevabı beklerken bir yandan da elindeki bezle bardağı silmeye devam ediyordu. Tabi sinirden mi yoksa heyecandan mı titreyen ellerinin izin verdiği kadarıyla. Kendi kendine sürekli nasıl bir şeyin içine düştüğünü düşünüyordu. Sabah kızlarla konuşması, arkasından Bahar'la yaşadığı o tartışma, onun kendi hakkında söyledikleri ve en önemlisi gece buraya geleceğini söylemişti birde. Aman deyip geçemiyordu çünkü kadın deliydi ne yapsa yeriydi. O laz kızı bir şeye kafasını takarsa eğer sittin seni kesinlikle vazgeçmezdi. Öyle deli bir damarı vardı.
Karşısında oturan bu adamında artık çokta akıllı olduğunu düşünmüyordu zira adam gözlerini dikmiş sanki çok güzel bir manzarayı izler gibi sol elini yumruk yapıp şakağına dayamış halde yüzünde gülümsemeyle kendisini izliyordu. Eğer ki o laz kızı dediğini yapıp da gelirse ki kesin gelecekti biliyordu, bu iki deliyle ne yapacaktı onu hiç bilmiyordu işte. Ahh düşünmekten deli çıkacaktı o olacaktı sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki Ya Sonra?
RomanceBenim gönlü güzel mavim Denizim... Gökyüzüm... Saçlarına cemreler düştüğünde ilk baharı getirenim... En güzel mevsimim... Elifim... https://youtube.com/channel/UCLuEnhBewpvxK67a_ttLiTw