"Çok abartılı olmadı mı sence de?" Dedim elimi elbisenin üzerinden geçirirken.
"Yok," dedi Ruzi kafasını iki yana sallarken. "Mük."
"Yani, ne bileyim." Dedim aynada kendime bakmaya devam ederken.
Üzerimdeki elbise satendi. Mini olsa da sırt dekoltesi bende buradayım diyordu.
"OF TAŞ GİBİ KARI OLDUN İŞTE? Neyin tribi havası bu?"
Ruziye dudak büktüm. O haber patlamalarından sonra kendimi eve kapatmıştım resmen. Ve iki haftadır evde olmanın verdiği sıkıntıyla kendimi dışarı atmak istemiştim.
Ve ne yalan söyleyeyim, güzel de olmak istemiştim. Gerçi şu anda güzelden çok seksi göründüğüme emindim. İstediğim bu değildi ama olsundu, bu da iyiydi.
"Hadi çıkalım artık. Sıkıldım." Dedi Mim kapıdan. Onları bekletip duruyordum. Haklılardı.
"Geliyorum!" Dedim bordo rujumu tazeledikten sonra. Daha fazla bekletirsem artık üzerimde tepinirlerdi.
Mekana varmak üzere yola çıkmıştık. Takside şıkır şıkır giyinmiş halde oturmak beni az da olsa germişti. Ne olsaydı sanki arabamız olsaydı? Hiçbirimizin arabası yoktu. Taksilerde, otobüslerde sürünüyorduk.
"Bu arada," dedi Ela. "Ben Nakiye de söyledim. Gideceğimiz mekanı."
"Ne?" Dedim şaşkınlıkla. Ardından ona yakınlaşabilmek için Mim'in üzerine yattım resmen.
"Ne demek söyledim?"
"Baya düz." Dedi Ela sabit bir surat ifadesiyle. "Söyledim gideceğimiz mekanı. Gelirim dedi."
"Çok iyi." Diye homurdanarak yeniden eski pozisyonumu aldım. Ellerimle oynarken Reha'nın da gelip gelmeyeceğini düşünüyordum. Eğer Reha gelirse, ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Basın açıklamasından sonra her ne kadar durulacağını sansam da, olaylar daha da artarak devam etmişti. Günlük en az yüz takip isteği, yirmi mesaj isteği rutinim olmuştu artık. Reha ile yeniden görünürsek bu sayının artacağına emindim. Ve olmayan huzurumun da kaçacağına. Zaten tuhaf tuhaf dibime de girmişti o gün. Sonrasında da hiç konuşmamıştık. O zaman ne demek isteğini asla öğrenemeyecektim sanırım.
"Neyse," dedim kendi kendime. Artık yapabileceğim bir şey yoktu. Tek yapabileceğim şey, Reha'nın gelmemesini ummaktı. Elimden başka bir şey gelmezdi.
"Çok kalabalık. İne atsan yere düşmez." Dedim suratım asılırken. "Herkes bugünü beklemiş sanki."
"Ne bekliyordun ki!" Dedi Ruzi yanımdan. "Cuma bugün."
İçeri girdiğimde alkol kokusu suratımı daha da çok asmama sebep olmuştu. İçmeyi severdim, ama kokusu hoşuma gitmezdi. Zaten alkolün kokusunu kim severdi ki?
"Ah gördüm!" Ela'nın yanımda bağırmasıyla odağımı Ela'nın gösterdiği tarafa doğru çevirdim. Naki bize el sallıyordu.
"Hoşgeldinizz! Ne kadar da güzel olmuşsunuz hepiniz böyle!" Naki bağırmasa da onu duyabilirdim. Dibine girmiştim zira.
"Teşekkürler." diye mırıldandım. Ardından daha fazla içimde tutamadığım sorumu saldım ortalığa.
"Diğerleri nerede? Gelmeyecekler mi?"
Naki'nin tek kaşının havalanması hoşuma gitmemişti hiç. Dilimi eşek arıları soksaydı da sormasaydım. Naki'nin diline düşmüştüm bile. Ölüm mü yoksa Naki'nin diline düşmek mi diye sorsalar, düşünmekten beynim mavi ekran verirdi. Soruya cevap veremezdim, o kadardı yani.
"Niye sordun? Gelsinler mi istersin yoksa?"
Suratımdan onu öldürmeyi düşlediğimi anlayabilirdi. "Hayır," dedim kendimden emin bir şekilde. "Yani demek istediğim gelseler de umurumda olmaz. İsteyen istediği yere gelebilir sonuçta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Teen FictionYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...