Yektayı bir şekilde annesigile yollamıştık. Kızım ile ben eve gelmiştik. Uyumuş kızımı yatağına yatırdığım gibi, kapının zili çalmıştı.
Homurdanarak kapıyı açtığımda karşımda Eren'i görmüştüm. Eren hızla bana sarılmıştı.
Erene karşılık vererek kapıyı kapatmıştım. Şubat ayındaydık, hava soğuktu. Evin soğumasına izin vermezdim, bebeğim içeride uyuyordu.
"Reha!" Dedi Eren, onu susturmaya çalışsam da başarısız olmuştum. "Yekta! Hiçbir şey hatırlamıyor mu gerçekten?"
Eren'in sözleri ile beraber yaklaşık bir gündür kendimi tutma çabalarım başarısız olmuştu. Sinirlerim bozulmuştu, beni tutan ip kopmuştu sonunda. Yavaşça yere çökmüş, ellerim ile ağzımı kapatmıştım. Hıçkırarak ağlıyordum. Eve Yektasız gelmek çok zordu. Kızımızı etkilemeden, bir yandan da annesinin yokluğunu ona hissettirmeden büyütmeye çalışmak çok zordu.
"Reha," dedi Eren bana sarılırken. Sesinden onun da ağladığını anlamıştım. Eren ne diyeceğini bilemiyor gibi sonrasında susmuştu. Bu konuda ne diyebilirdi ki zaten.
Erenle bir süre daha ağlaşmıştık. Ağlamaktan başım çatlamıştı. Erenle kendimize gelip bir süre sonra da oturduğumuz yerden kalkmıştık. Eren içeri kahve koymaya giderken, bende ağlamaya başlayan Erna'nın yanına gitmiştim. Yekta'nın ani kazası yüzünden ister istemez sütten kesilmişti Erna. Mama içiyordu artık.
Erna'nın ortaya bıraktığı atom bombası ile uğraşmaya çalışırken çalan zil ile elim ayağıma dolanmıştı. Daha benim işim bitmemişti!
"Baktım!"
Eren'in evde olduğunu tamamen unutmuştum. Rahatlamıştım, kapıya o bakarken bende işimi rahatça halledebilirdim.
Yaklaşık iki dakika sonra mutfağa Eren ve gizemli misafirimizin yanına geçebilmiştim. Gizemli misafirimizin kimliği ile olduğum yerde bir süre kalmıştım. Gizemli misafirimiz Ruziydi.
Ve bu misafir kendisinden bir önceki misafir olan Eren'in omzunda içi dışına çıkar bir vaziyette ağlıyordu. Eren bugün ağlama duvarı olmuştu, her ağlayan onun omzunda ağlıyordu.
"Kahve?" Dedim kangurudaki kızım ile mutfağa girdiğim anda Ruzi hızla ayrılmıştı Eren'in omzundan.
"Olur,"
Kahve ile beraber kızıma da mama hazırlamıştım. Önlerine kahvelerini koymuş, kızıma da mamasını içirmeye başlamıştım.
"Ne yapacağız?" Dedi Ruzi kahvesine üflerken. "Nasıl davranacağız Yektaya?"
"Bilmiyorum," dedim kızıma bakarken. "Sadece şimdilik kocası ve kızı olduğunu bilmemeli."
"Kimin kızı diyeceksin?" Dedi Eren Ernaya bakarken. "Yektaya benziyor."
"Yok ya," dedim Erna'nın ela gözleri ile bakışırken. Gözleri elaya dönmüştü, yeşili fazlaydı ama. "Bana benziyor, annesi şehir dışında dedik."
"Ne zaman dönecek peki bu gizemli anne?" Ruzi'nin sorusuyla beraber sessizleşmiştik yeniden. Ortamdaki tek ses Erna'nın hırsla mama içmesinden dolayı oluşan tiz bir sesti.
"Yekta'nın hafızası ne zaman yerine gelirse artık."
Ruzi ve Eren'i yolladıktan sonra kızımla beraber Yektam ile paylaştığım yatağıma geçmiştik. Yektam yoksa kızımla beraber yatardık.
Erna'nın hafiften kıvırcıklaşmaya başlamış saçlarında yavaşça parmaklarımı gezdiriyordum. Saçları Yekta'nın ki gibiydi. İkimizin de saçı kıvırcıktı ama Yekta'nınkiler lüle lüle kıvırcıktı. Erna da annesine çekmişti. Belliydi bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Genç KurguYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...