Davadan çıkmış, adliye koridorlarında koşarken çalan telefonumu çantamda arıyordum bir yandan da.
"Kim bu kim!" Dedim en sonunda telefonu bulduğumda. Arayan Erendi .
"Bir an hiç açmayacaksın sandık!" Dedi Eren karşı taraftan. Erene gözlerimi devirsem de görmüyordu. Üzülmüştüm birazcık bu duruma.
"Bazılarımızın işi var," dedim homurdanarak. Onunda işi vardı biliyordum. Son albümlerinin üzerinden geçiyorlardı. Yoğunlardı, Reha ile doğru düzgün görüşemiyorduk bile. Görüştüğümüz zamanlarda ise, ikimizde koltuklarda ölü gibi yatıyorduk.
"Benim eve gelsene, kızlar gecesi yapalım. Tabi artık tam kızlar gecesi olmuyor, malum Bulut beyde var artık..."
"Tamam," dedim elimi saçlarımdan geçirirken. "İstediğiniz bir şey var mı gelirken alayım?"
"Çilek, çikolata ve peçete." İsteklerin absürtlüğüne tek kaşım kalksa da, yeniden görmüyordu.
"Tamam alırım, akşama görüşürüz."
***
Büroda Yağız'ın içeri girmesiyle derim bir nefes çekmiştim içime.
"Temyize gideceğiz, hakim zorluyor."
Yağız anladığını belirterek çıkmıştı. Önümdeki dosya gerçekten zorluydu. Bir de şaka gibi bu dosyaya en detaycı olarak bilinen hakim görevlendirilmişti. Yaklaşık iki aydır bu dosya için uğraşıyorum, ama bir gelişme yoktu. Dava olduğu yerde duruyordu.
Stres seviyem gerçekten zirvelerdeydi. Neyse ki mesaimin bitmesine az kalmıştı. Eve gidip dinlenebilirdim.
Neyseki büro sakindi benim için. Evlendiğim gün iş arkadaşlarımın çoğu küsmüştü bana. Neden hepsini çağırmamıştım düğüne? Onlara cevap vermemiş, işime devam etmiştim. Evlenmem en çok Poyraz konusunda işime yaramıştı. Olabildiğince az konuşuyordu benimle. Şikayetçi değildim.
***
Eve girebildiğimde içeriden gelen yemek kokusuyla mest olmuştum resmen.
"Ben geldim!" Dedim ceketimi portmantoya asarken. Havalar soğumuştu artık. Evin sıcaklığı iyi gelmişti.
"Hoşgeldin!" Reha mutfak kapısının önünde, üzerinde 'Şefi Öp!' Yazan önlüğü ile durmuş bana doğru bakıyordu.
Yanına gidip yanağına öpücük kondurdum. Önlük ne diyorsa onu yapmalıydık değil mi?
"Ne pişirdin?" Bir yandan da mutfağa girmiş, ocağa doğru yönelmiştim.
"Ne yapsam bilemedim, sote yaptım. Yanına da mısırlı pilav."
"Gerçekten mi?" Diye döndüm hızla. "Mısırlı pilav mı?"
Reha'nın kaşları hızla çatılmıştı. "İstersen başka bir şey yapalım hemen, bilemedim sevip sevmeyeceğini..."
"Salak mısın?" Diye sırtına hafifçe vurdum Reha'nın. "Bütün gün aklımda mısırlı pilav vardı. Öğle arası yiyemedim, çok dolu bir gündü. Aşeriyordum resmen!"
Reha'nın yüzü anında rahatlamış, kocaman gülümsemişti. "Hadi elini yıka gel, yemek yiyelim. Daha fazla canın çekmesin."
Reha'nın sözleri ile koşar adımlarla odaya girip üstümü değiştirmiş, ardından da ellerimi yıkayarak mutfağa geçmiştim. Reha sofrayı hazırlamıştı bile.
"Nasıl gidiyor albüm?" Dedim ağzım dolu bir şekilde. Son hız mısırlı pilav yemekle meşguldüm.
"Bitti sayılır, sadece Hazel parçasında çok takılı kaldık. Naki bey beğenmiyor bir türlü. Elaya ithaf edecek ya, sürekli bir kusur buluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Ficção AdolescenteYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...