Uyanış

21 0 0
                                    

Mim ameliyattan çıkmış, odaya alınmıştı. Başında kalabalık yapmayalım diye Bora hariç hepimiz kantine inmiştik.

"Müsait misiniz?" Meyra'nın sesiyle hafifçe iç çektim. Ne konuşacaktı ki bizle?

"Konuşalım," diyerek diğerlerinden biraz daha uzaklaştım. Reha ve Meyra da beni takip ediyordu.

"Nasıl konuşmaya başlasam bilemedim," dedi Meyra. Sanki utanıyor gibi bir hali vardı.

"Direkt başlayabilirsin bence." Dedim hızla. Değerli vaktimi daha çok çalmasını istemiyordum.

"Öncelikle özür dilerim," dedi gözlerimin içine bakarak. Gözlerinden gerçekten üzgün olduğunu anlayabiliyordum, ama bana yaşattıklarını değiştirmiyordu bu durum.

"Ama kendimce haklı sebeplerim vardı."

Duyduğum sözle beraber sinirlerim gerilmeye başlamıştı. Nasıl bir haklı sebep, beni ve sevgimi o denli aşağılamayı haklı çıkarırdı?

"Sana haklı gelmeyecektir sebeplerim buna eminim. Ama emin olmam gerekiyordu. Senin onu sevdiğine, ve onunda seni sevdiğine. Her şeyi kardeşim için yaptım. Bir daha olsa bir daha yaparım. Pişman değilim."

Meyra nefes almadan konuşuyordu.

"Senin için bir şey ifade eder mi bilmem ama," dedi Meyra. "Seni sevdim. Kardeşime iyi bakacağına dair en ufak bir tereddütüm dahi yok."

Meyra'nın konuşmasının bittiğine emin olunca konuşmaya başladım.

"Doğruyu söylemek gerekirse, senden hala hoşlanmıyorum. Ama Reha'nın kardeşisin. Yani seni ömrüm boyunca göreceğim. Bir anda sıkı fıkı olamam. Ama artık nefret etmiyorum diyebilirim."

Yeterliydi. Söylediklerim yeterliydi.

"Teşekkür ederim." Meyra'nın sözlerinin ardından ayrılmıştım yanlarından. Reha bir süre daha kardeşinin yanında durduktan sonra yanımıza gelmişti.  Meyra ise hastaneden ayrılmıştı.

"Teşekkür ederim," Reha kulağıma fısıldadı. "Benim için anlamı çok büyük."

"Önemli değil,"  dedim kafamı yavaşça omzuna koyarken. "Her zaman yaparım, senin için."

Reha gülümsemiş, saçlarımı öpmüştü.

"Bi baksak mı?" Naki'nin sesiyle dikkatimi ondan tarafa doğru çevirdim. 

"Olabilir," dedim yerimden kalkarken.  "Ben giderim."

Reha da benle gelmek istese de onu vazgeçirmiş, kendim gitmiştim Mim'in kaldığı odaya. İçeriye girmeye çekiniyordum açıkçası. Ama yapacak bir şeyim yoktu.

Kapıya iki kez vurduktan sonra içeri girdim. Mim uyuyordu hala, Bora ise elleriyle gözlerini siliyordu.

"Rahatsız etmek istemezdim ama," dedim elimle Mim'i gösterirken. "Merak ediyorlar."

"Anlıyorum." Dedi Bora boğuk sesiyle.

Grup üyelerinden hepsiyle samimiydim evet, ama Bora ile aramızda her zaman bir mesafe olduğunu hissetmiştim az da olsa. Gerek onun, gerekse kendi kişiliğimden olsa gerek yakınlaşamamıştık çok. İkimizde sessizdik. Aynı odaya bıraksalar bizi sessizce dakikaları sayardık ikimizde.

"Bora," dedim Mim'in yatağının diğer ucuna otururken. "Sana bunları söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama, gerçekten üzgünüm. Şu anda bile ne desem bilemiyorum. Sadece yanında olduğumu bil. Her zaman için."

"Mim," dedi Bora elini tutarken. "Bana her zaman en çok senle benzediğimi söylerdi. Yekta, sende benim gibi misin?"

Bora'nın sorduğu soruyu anlamamıştım. Nasıl bir cevap verebilirdim ki buna?

"Belki de onu sevmediğimi bile düşünmüş olabilirsiniz bir ara." Dedi Bora sakince.  "Seviyorum onu, canımı verecek kadar çok hatta. Ama sadece göstermiyorum.  Sende öyle değil misin Yekta?"

Kafamı salladım yavaşça. Öyleydim.

"Elimden hiçbir şey gelmedi Yekta. Sadece kafasını dizlerime koyabildim. Belki canı daha az acır diye düşündüm. Yekta, gördüğümde cenin pozisyonundaydı. Bebeği korumak için öyle durduğunu söylediler. Kendini koruması daha önemli değil mi?"

"Anlayamazsın," duyduğum kısık sesle hızla dikkatimi Mim'e çevirdim. "Ona bir şey olsaydı ben yaşayamazdım."

"Mim!" Dedim yüksek sesle. "UYANDIN!"

"Kör müsün Yekta?" Dedi Mim bir yandan da Boraya sarılırken. "Uyandım işte."

"Geliyorum hemen!" Diyerek hızla ayrıldım yanlarından. Yolda koşarken hiçbir şey umrumda değildi. Mim uyanmıştı, diğerlerinin de duyması gerekiyordu. Mim uyanmıştı.

"Mimoza uyandı," dedim yanlarına geldiğimde ve aynı hızla geri döndüm. Koşuyordum hastane koridorlarında. Diğerlerinin arkamdan geldiğini biliyordum.

Odaya tabiri caizse işgale giden askerler gibi girmiştik. Mim şaşkınlıkla bize bakıyordu.

"Hepiniz burada mıydınız?"

"Ne sandın şaşkoloz?" Dedi Eren yanına giderken. "Buradayız tabii."

Mim kahkaha atmıştı. Ardından da aynı hızla yüzünü buruşturup ellerini kaburgasına götürmüştü. "Çok acıyor anasını."

Bir süre daha odada vakit geçirdikten sonra evlere dağılmıştık. Reha ile eve geçmiş yatıyorduk karşılıklı.

"Ne gündü ama," dedim gülümseyerek.  "Önce resmi olarak evlenme teklif ediyorsun, sonra Mim'in olayı..."

"Gerçektende," dedi Reha bana doğru gelirken. "Olaylı bir gündü." Ardından yavaşça yanağımı öpmüştü. Oradan dudağıma geçiş yapmıştı.

Özlemle ona karşılık veriyordum. Sanki onu şu anda böyle öpmezsem, bir daha öpemeyecek gibi hissediyordum.

Reha öpüşümüze ara verip üzerindeki tişörtü çıkartıp atmıştı. Ardından ise öpmeye kaldığı yerden devam etmişti. Bende aynı şekildeydim.

Bu gece uzun ama güzel bir gece olacaktı.



HayranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin