"Nasıl yani?" Dedim zar zor sesimi bularak.
"Haberlerde beraber göründüğün çocuk bu. O yeşil gözleri nerde görsem tanırım."
Babam sözlerini söylerken git gide gözlerini kısmış, Rehaya doğru bakıyordu.
"Baba," dedim. Ama ne diyeceğimi bilemiyordum. Çaresizlikle anneme baktım.
"Ciddi düşünüyorlar Selim." Annemin ortaya attığı bomba ile küçük Yektaların hepsi ölmüştü. Ortada sadece tek bir tane küçük Yekta kalmıştı. O da kalbimin atmasını sağlıyordu. O kadar. An itibari ile işlevsiz bir kabuktan ibarettim.
"Demek öyle," dedi babam yavaşça yerinden kalkarken. Babam yerinden kalktığı her saniyede bende olduğum yere siniyordum. Bütün bedenim buz kesmiş, nefes dahi alamıyordum.
"Gel bakalım." Dedi ayağa kalktığında. Reha hızla ayağa kalkmış, babamın yanına gitmişti. Babam Reha'nın omzundan tutarak odadan çıkarmıştı. Zavallı Reha'nın omzunda babamın parmaklarının izinin çıkacağına emindim. Sıpa zaten güçsüz bir bünyeye sahipti. Cildi de hassastı. Kesinlikle moraracaktı omzu.
"Hayırlı olsun." Sadi amcanın sözleri ile girdiğim transtan az da olsa çıkmıştım. En azından artık nefes alabiliyordum. Bu da bir şeydi.
"Teşekkürler." Dedim utana sıkıla. Bu konuyu Sadi amca ile konuşmak istemiyordum. Hele de şu anda, asla istemiyordum.
Gerginlikle ayağa kalkmış, odanın içinde tur atmaya başlamıştım. Babam Reha'nın üzerine çok mu gidiyordu? Reha üzülüyor muydu? Çok üzmesindi babam Rehayı, o üzülürse bende üzülürdüm çünkü.
"Merak etme kızım," dedi annem benim telaşlı halimi görünce. "Bir şey yapmaz. Sanırım." Dedi. O son kelimeyi eklemesen de olurdu be güzel annem. Yani neden eklemiştin ki, daha da gerilmiştim.
Yaklaşık on dakika kadar sonra Reha ile babam kapıda gözükmüşlerdi. Reha yaşıyordu! Buna da şükürdü.
"En kısa zamanda gelin isteyin." Babamın sözleri ile ağzım bir karış açılmış, onlara doğru bakakalmıştım. Ne demek isteyin? Ben karşı komşudaki kalan borcam mıydım? En kısa zamanda iste ne demekti?
"Tabii efendim." Dedi Reha fazlasıyla kibar bir şekilde. Kibarlıktan kırılacaktı haspam.
"Baba diyebilirsin."
Babamın sözleri ile, Reha'nın yaşamasından dolayı girdiğim şokun etkisi en az üç katına çıkmıştı. Baba diyebilirsin de ne demekti?
Reha gülümsemiş, ardından hiçbir şekilde benle göz teması kurmadan koltuğa oturmuştu.
"Kızım," dedi babam. İlgimi Reha'dan taraftan çekip babama doğru döndüm.
"Reha oğlumun ailesi ile tanışma yemeği düzenle. Evinde ağırla bizi."
Babamın sözlerini kuzu kuzu onaylamıştım. Başka çarem mi vardı sanki?
Bir süre daha Nezahat teyzegilde oturmuştuk. Babamgil saatin geç olduğunu idda ederek kalkmışlardı. Nezahat teyze 'Daha karpuz kesecektik?' Dese de babam karpuzun mevsiminin geçtiğini bahane ederek kalkmıştı.
"Görüşürüz kızım," dedi babam sarılırken. Bende ona sarılmıştım.
Ardından anneme sarılmıştım. "Bir dahakine de sen bize gel. Şehrin öteki ucunda oturmamız gelmemen için bir sebep değil."
Annemin sözleriyle kıkırdamış, ikisini de yolcu ettikten sonra evime geçmiştim.
Elime telefonu aldığımda, telefonum titremekten bir hoş olmuştu. Merakla gelen mesajlara girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Teen FictionYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...