Hamileliğimin beşinci aylarının ortasındaydım. Ve fazlasıyla değişmiştim.
Çatlaklarımın olmasını olabildiğince önlemek için düzenli krem kullanıyordum. Cildim ise eski haline geri dönmüş, sivilcelerim bana yeniden el sallar hale gelmişti.
Karnımın kocaman olmasından dolayı belim ağrıyordu artık. Uzun süre aynı pozisyonda kalamıyordum, ayakta duramıyordum.
"Bu da son," dedim kendi kendime. Önümdeki dava önemli olan davamdı. Hani şu stresinden adet olamadığımı sandığım, ama aslında hamile olduğumu fark etmeme sebep olan davam. Aynen o.
Hamileliğim ilerlediği için artık yeni dava almamıştım. Bu davadan sonra ara verecektim mesleğime. Yani gene büroya gelen davalara yardım edecektim fakat, mahkemeye çıkmayacaktım.
Yanımdaki Yağız dosyaları taşırken ben sadece yürümeye odaklanmıştım. Bir yandan da davanın gidişatını düşünüyordum. Ne olursa olsun kazanmalıydım.
***
İyi gidiyordum. Son bir iki cümle sonra,tamamdı. Kazanmıştık."Bu nedenlerden dolayı,"
Cümlemi tamamlayamamıştım. Küçük kızım ilk defa hareket etmeyi seçmişti. Elim şokla karnıma doğru gitmiş, cümlem yarıda kesilmişti.
"Avukat hanım, iyi misiniz?"
Hakim'in endişeli bakışları karnımda geziniyordu.
"Özür dilerim Hakim bey, iyiyim merak etmeyin." Ardından hafifçe öksürmüş, küçük kızımı olabildiğince görmezden gelerek cümlemi tamamlamıştım. Ki bu oldukça zor olmuştu, çünkü içeride beni kum torbası olarak kullanıyordu.
"Bu nedenlerden dolayı müvekkilimin suçsuzluğu ortadadır. Söyleyeceğimiz başka bir şey yoktur."
Yerime oturduğumda küçük kızım hala içeride beni kum torbası niyetine kullanmaya devam ediyordu.
"İyi misiniz?"
Müvekkilimi küçük bir baş hareketiyle onaylamıştım. İyiydim herhalde.
Karar açıklanma anında ayağa kalktığımda kızım da sonunda beni kum torbası olarak kullanmaktan vazgeçmiş sakinleşmişti.
"Karar,"
Hakimi dinleyememiştim, çünkü yeniden hareketlenmiṣti. Dikkatimi dağıtıyordu.
"Suçsuzluğuna karar verilmiştir."
Müvekkilimin bana doğru dönmesiyle güçsüzce gülümsemiştim. Enerjim kalmamıştı. Rol yapmak zorunda kalıyordum son beş dakikadır. Zorlanıyordum. Oyuncular gerçekten büyük insanlardı.
Mahkeme salonundan çıktığımız gibi Yağız yanımıza gelmişti. Hızla uzattığı koluna girmiştim. Yorulmuştum.
"Teşekkür ederim." Müvekkilime önemli değil anlamında başımı sallamış vedalaşarak uzaklaşmıştık.
"Nereye gideceksiniz Yekta Hanım?"
"İş bitti," dedim Yağıza dönerek. "Yekta diyebilirsin ve senden bir iyilik isteyeceğim arkadaş olarak."
Karşımdaki Yağız merakla bana bakıyordu.
"Stüdyoya gitmeme yardım eder misin? Kocamın yanına gideceğim ve çok yorgunum."
Yağız'ın Zamansız hayranı olduğunu biliyordum. Zorla öğrenmiştim, profesyonelliğimize zarar gelir düşüncesiyle söylemediğini itiraf etmişti bir süre sonra. Bana son zamanlarda gerçekten yardımcı oluyordu, o yüzden bende ona bir şekilde minnettarlığımı göstermeye çabalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Teen FictionYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...