Reha ile evleneli yaklaşık üç ay olmuştu. Evliliğimiz mutlu ilerliyordu. Ağustos ayının ortasındaydık, sıcak hava yüzünden nefes alamayacak konuma gelmiştim artık.
Reha ise yanımda uyukluyordu. Sıkıntıyla nefes verdim. Hep uyuyordu, hep! Adli tatilde olduğumuz içinde iş çok fazla gelmiyordu, sıkılıyordum.
Mim artık doğursaydı da çocuk sevseydik az. 9 aylık olmuştu bile Bulut bey, ama ısrarla annesinin konforlu karnından çıkmak istemiyordu.
"Reha," olduğum yerde yuvarlanarak iyice dibine girmiştim. "Uyansana."
"Yekta," dedi Reha. Üç saatin sonra ilk kelimesiydi ismim. "Sıcak." Ardından bana arkasını dönerek kendini hafifçe uzaklaştırmıştı.
Kaşlarımı çatmış bir şekilde arkasından baksam da hala yatmaya devam ediyordu. Değişen bir şey olmamıştı.
"Mim, ne zaman doğuracaksın!" Dedim kendi kendime. Ardından elimi titreyen telefona attım. Reha'nın telefonu çalıyordu. Bora aradığı için açmış, kulağıma götürmüştüm telefonu.
"Reha! Hastaneye! Doğuyo! Geliyo!" Bora daha ben bir şey söyleyemeden telefonu kapatmıştı. Şokla başka bir şey dileseydim keşke diye düşünüyordum oturduğum yerde. Dilek hakkımı Mim'in doğumu için kullanmıştım. Salak mıydım, yoksa sadece şanssız mı?
"Kimmiş?" Reha bir yandan uyumaya devam etse de merakını bastıramamıştı demek ki.
"Bora," dedim sakince. "Mim doğuma gidiyormuş." Cümlem ile gerçeği yeniden algılayabilmiştim. Hızla oturduğum yerden kalkmış, şokta olan Reha'nın poposuna hafifçe şaplak atmıştım.
"Kalk! Hastane kalk!"
Reha bana uyku sersemliğiyle mal mal baksa da kalkmış, lavaboya doğru ilerlemişti. Ben üstümü değiştirirken içeriden bağırma sesi gelmişti.
"Bebek!"
"Bebek!" Diye bağırdım aynı şekilde.
Reha koşarak odaya girmiş, jet hızı ile üstümü değiştirmiş, aynı hızla da evden çıkmıştı.
Taksi de Elayı aramış, karşılıklı çığlıklaşıp telefonu kapatmıştık. Taksici tuhaf tuhaf baksa da, umursamamış, Ereni aramıştım.
"Hastanedeyim," dedi açar açmaz. "Nerdesiniz?"
"İki dakikalık yol kaldı," dedim hızla. "Kim geldi?"
"Herkes burada bi siz yoksunuz. Ela ile çığlıklaşmanızı dinledim."
"Tamam," diye homurdanarak, telefonu kapatmış Rehaya dönmüştüm. Dalgın bir şekilde dışarıyı izliyordu.
Omzuna hafifçe dokunduğumda olduğu yerde sıçramış, bana doğru dönmüştü.
"Efendim Yektam?"
"Ne düşünüyorsun?"
Bir süre daha baktı bana Reha. Ardından derin bir nefes çekerek cevap verdi.
"Sadece, Bora'nın yerinde olduğumu düşündüm. Tuhaf hissettirdi birazcık."
Reha'nın sözleri ile bende kendimi Mim'in yerine koymuştum şimdi de. Hamile olmak. Doğum yapıyor olmak. Köşeye bayılırdım herhalde.
"Geldik." Dedi Reha ben düşüncelerimin arasında yüzerken. "Hadi inelim." Reha elimden tutmuş, beni hastaneye sürüklemişti.
Yanlarına gittiğimizde, Bora'nın deli danalar gibi dolanmasını bekliyordum zaten, beklemediğim şey Naki'nin de danalar gibi dolanıyor olmasıydı.
"Buna ne oluyor?" Dedim Elayı dürterek.
"Ne bileyim," dedi omuz silkerek. "Bora da onu görünce dolanmaya başladı."
"Ne zaman doğuma girdi?" Dedi Reha. Benimde soracağım bir sonraki soru o olacaktı.
"Oturuyorduk yan yana, tuvaletinin geldiğini söyledi. Tuvalete gidip geldi. Karnının ağrıdığından şikayetlendi, ama bu aralar Bulut çok hareketli genelde. O yüzden umursamadık. Otururken bir anda suyu geldi. Evden nasıl çıktığımızı bilemedik."
"Ve bu," dedi Reha merakla.
"Yaklaşık iki saat önceydi."
"Burada hepimizin beklememizin bir anlamı yok." Dedi Ruzi sakince. "Kantine gidelim, sırayla yer değiştirelim. Mim doğumdan çıktığı gibi birbirimize haber veririz. Kalabalık yapmayalım."
Ruziyi onaylamıştık. İlk nöbeti ise Naki ve Elaya vermiştik. Beraber kantine gittiğimizde, zorla da olsa Borayı bir sandalyeye oturtmuş, kahve koymuştuk önüne.
Yeni yeni konuşmaya başlamıştık ki, Naki'nin bizden tarafa koşarak geldiğini gördük. Mim doğumdan çıkmış mıydı hemen?
"Mim seni istiyormuş doğuma." Dedi Naki Boraya. Bora hızla oturduğu yerden kalkmış, koşarak doğumhaneye doğru koşmuştu.
Bora Pakla
Naki'nin sözlerinden sonra, zorla oturtulduğum yerden hızla kalkmış koşarak doğumhaneye gidiyordum. Başta bende girmek istesem de engellenmiş, gerekirse çağıralacağım söylenmişti.
Doğumhanenin önündeki hemşirenin talimatları ile sterilize olan kıyafetleri giymiş,doğumhaneye girmiştim.
Mimoza'nın yüzü beni gördüğü anda gülse de, bu gülümseme bir saniye bile kalmamıştı suratında. Acıyla buruşan suratı ile kalbim parçalanmıştı.
"Gel buraya hemen! Yalı kazığı gibi dikilme orada!" Mimoza'nın tabiri caizse bana cırlamasıyla hızla yanına gitmiş elini tutmuştum.
Boşta kalan elimle, yüzüne gelmiş terli saç tutamlarını çekmiştim. Elimi fazlasıyla sıksa da umrumda değildi. Biliyordum ki benden daha fazla acı çekiyordu.
"Bir daha," dedi Mimoza çığlıklarının arasında. "Bana dokunursan o anlamda, seni gebertirim!"
Mimoza'nın sözlerini ciddiye almasam da, hemşirelerin hafifçe kıkırdaması azıcık moralimi bozmadı dese yalan söylemiş olurdum.
"Tamam güzelim," dedim gene de yanağını okşarken. "Sarılırız sadece."
Mim beni memnun bir şekilde onaylamış, bir kez daha kasmıştı kendini.
"Neredeyse gelmek üzere." Dedi doktor. "Başını görebiliyorum. Saçlı bir oğlan."
"Bir saat önce de aynı şeyi söylediniz!" Dedi Mim hiddetle. "Bir saattir başı gözüküyor! Neymiş bu baş bir saattir görünüyor! Gösterip elletmeyenler gibi!"
Mim'in cümleleri git gide anlamsızlaşıyordu. Bu durumu komik bulmuyorum desem yalan söylemiş olurdum.
"Son bir kez daha." Dedi doktor. "Bu sefer gerçekten son."
"Umarım öyledir!" Dedi Mim son bir kez daha ıkınırken.
Mim'in yüzüne bakıyordum sadece. Yüzündeki rahatlama ile gülümsemiştim. Sonunda rahatlamıştı.
Ağlayan bebek sesi ile Mimle aynı anda doktora doğru dönmüştük. Doktor bebeği elinde tutuyordu.
"Kesmek ister misiniz?" Dedi bebeği hafifçe kaldırarak. Bir an için bebeği neden kesmem gerektiğini düşündüm. Sonradan göbek bağını kastettiğini anlamıştım.
"Yok hayır, teşekkür ederim."
Doktor anladığını belirttikten sonra göbek bağını kesmiş, bebeği hemşirelere vermişti. Hemşireler ise bebeği üstün körü bir şekilde temizledikten sonra Mim'in kucağına vermişti.
Bulut çirkin bir bebekti. Aynı bendi yani.
"Çok güzel," dedi Mim sesi titrerken. "Çok güzel."dedi tekrardan. Aynı şekilde düşünmüyordum. Çirkindi ama tatlıydı.
"Tatlı bir bebek." Dedim incelemeye devam ederken. "Teşekkür ederim." Dedim ardından. Ellerim ile Mim'in yanaklarını tutmuş, yavaşça öpmüştüm onu.
"Bu arada," dedi Mim Bulutu hemşirelere verirken. "Söylediklerimde ciddi değildim."
Söylediği cümleyle gülmememi engelleyememiştim.
"Biliyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayran
Teen FictionYekta'nın istediği şey sadece masadan tuzluğu alabilmekti. Ama başına Rehayı saracağından haberi yoktu. "Sen benim hayranımsın." Cümlesine karşı tek kaşımın kalkmasına engel olamamıştım. Ne hayranı? "Bilirsin. Müzik grubumuzun." Karşımdaki kişiye m...