Selam, ben geldim. Nasılsınız? Söz verdiğim gibi her iki hafta sonra bölüm atacağım demiştim ve bölüm sizlerle. Umarım keyif alarak okursunuz. Keyifli okumalar:)
Satır arasası yorumlarınızı bekliyorum.
Soğuk kum saatinin taneleri usul usul dökülüyordu sır gibi. Yokuşa kıdem tutan taneler savruluyorken hangi virane hayatın sayacağı olduğunun farkında değildi. Zaman hızla ilerliyor geçiyordu. Yangın hangi evrende ne şekilde kimi yakıyordu bilinçsizdik. Çünkü biz insalar bu alemde kendimizi düşünüyorduk. Kendi acımızdan yaramızdan başka büyük yara olamazdı. Öyle değildi ama bizden daha çok yanan daha çok canavarlarla savaşan, savaştıkça güçlenen ruhlar. Fütursuzca salındıkları evrende ley saydığımız o gecenin ardından doğan seher vakti. Gecemiz gündüzümüz yaşadığımız hayata göre değişiyordu.Hayat.
Evet, hayat diyoruz. Peki bu hayat dediğimiz beş harften oluşan sözcük ne anlam ifade ediyordu. Ne içeriyordu bizim için. Acı, nefret, aşk, özlem, sevgi, saygı, ve daha fazlası veya sadece yaşamak ve nefes alma çizgisiydi. Hiç sorguladınız mı bunu? Ben sorguladım
Ben gerçekten yaşıyor muyum diye? Neydi benim isteklerim mutluluğum? Ben isteyerek mı yaşıyorum bugün bunları, ben söyleyeyim size.
Hayır.
Hiçbiri benim seçimin değil benim seçimin sadece onu sevmek. Benim yaşamım asla bana göre şekillenmedi belkide doğduğum coğrafyadan belkide doğduğum beni dünyaya getirem ailemden. O kadar çok soru vardı ki kafamda her biri bir çok yer kaplıyordu. Ben ise hepsini bir kenara savurup sadece kendime odaklanmak, içimdeki yaşam sevgisine aşkıma benim yaşamak olarak bildiğim bu zamana kadar ailemin kısıtladığı özgürlüğümü bildiğim yerde sevdiğim adamın yerde olmak orada yaşamak istiyorum fakat bu kez de hayat değil bana karşı koyan. Seçimlerimdi. Yanlışı seçtim ben. Günahı seçtim belkide buna özgülük diyerek yaşamak diyerek kendimi kandırıyordum ama memnundum. Canım yana yana da olsa nefes alıyordum yaşam diyordum aşkıma.
Haksızlık bana değil içimde kaburgalarımın altında taşıdığım organıma kalbime haksızlıktı.
Ruhum uzakta çalkalanan dalgaları seyrederken gözlerim kayalıklarda oturan adamda sabitliydi. En son söylediklerimden sonra devamını getirememiştim. Ve söylediklerim ona yetmiş olacak ki neredeyse yarım saattir dalgınca oturuyordu. Ne düşünüyordu ne hissediyordu hiç bir fikrim yoktu. Gitmek istiyordum yanına ancak bana engel olan bir şeyler vardı. Dilim damağım kurumuştu ona anlatıklarımdan dolayı. Her mimiğini özenle izlediğim adama usulca yürüdüm. Kanım çekiliyor, Gözlerim ağlamaktan acıyor kirpik uçlarım sızlıyordu. Usulca adımlarım kayanın dibinde durduğunda çöktüm yanına. Bakışları bana dönerken garip ifade sezdim. Sanki her şeyi biliyorda kabullenemiyor gibi.
''Nasıl olur bunlar Neva. Bu tarz töreler yasak. Mecbur kılamazlar seni.'' Bir çıkar yol arıyordu belliki ama yoktu. Nasıl döneceğim ise meşhuldü bu durumdan. ''Kime göre yasak. Sen içerden görmediğin için böyle konuşuyorsun. Töreler dedin ama o töreler asırlarca devam ediyor kanun yasak dinlemeden. Babam benden hayatımdan vaz geçmimi istiyor böylelikle abimi kurtaracak.'' Feda edilen bendim ama benim kadar yanıyordu canı.
''Mirza nasıl yapar böyle bir şey. Nasıl bu kadar bencil olur!'' Eftal'in yükselen sesiyle irkildim. Kayalıktan kalkan bedeni volta atmaya başladı. ''Sakin ol. Abimde istemezdi böyle olmasını.'' Nasıl olurda hala onu koruyabilirdim şaşırıyordum kendime ama abimdi o benim. Nasıl onu tehlikeye atabilirdim.
''Ne olacak ya evlenecek misin onunla?'' Hırçınca bana dönen kara gözleri ürküttü beni. Suçlu olan ben mişim gibi bana bağıramazdı.
''Başka çıkar yol mu var sanki. Ben de istiyorum kurtulmayı. Baran buraya kadar gelmiş vaz geçmez anlıyor musun? Ne kadar kaçabilirim bir fikrim bile yok. Direniyorum direnebileceğim kadar.'' Karşımdaki adam benim dediklerimi anlamıyor gibi sürekli evlenemezsin diyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHIN KEFARETİ + 18
Dla nastolatkówİçimdeki yaramaz arzu onu ve beni günaha davet ediyordu. Tutku bedenime kor bir ateş gibi hançerlenmişti. "Öyle söyleme.'' Dedim bir anda. Acıyordu canım görmüyor muydu. Beni görmezden gelerek hayatımı mahvediyordu, başka kadına değen gözleri beni h...