22. Bölüm. Aşk yokuşu.

2.7K 104 10
                                    

Hello.

Yeni bölümle merhaba. Nasılsınız? Harika, bomba bir bölüm bırakıyorum sizlere. Ve şunuda söylemeden geçemeyeceğim o kadar yorgun oluyorum ki bazen yemek yemeye bile fırsatım olmuyor ama sizden gelen yorumları gördüğüm vakit kendimi yazarken buluyorum o yüzden yorum yaparken dikkat edin lütfen kırıcı şeylere lüzum yok. Nefret kusmaya veyahut hakarete hiç ama hiç gerek yok. Bölümün keyfini çıkarmanız dileğiyle bölümü bırakır ve sizden gelecek yorumları bekliyorum.

Bu arada bölüm sizleri birazcık şaşırtacak kimileri bekliyor olabilir kimeleri olmayabilir o yüzden meraktayım yorumlarınız konusunda keyifli okumalar.

Bölüm boyunca yorum bekliyorum bu kez bölümde yorum ve oy çokluğu olsun.:)

Kurnaz bir şeytanın avucunda dönüp durduğumuz evrenin dibinde asılma bir duvara toslanır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kurnaz bir şeytanın avucunda dönüp durduğumuz evrenin dibinde asılma bir duvara toslanır. Kırılmaz duvarların ardında her çaldığın kader kapısının ardında kalışın vaz geçmeksizin bilakis zorlayarak ulaşmak özgürlüğe. Ayaklarım zorluklardan geçemez geriye adımladığında kalp sancısı başa sardığı kendini o kapıyı duvarları kırmakta buluyorsun. Her şeyin zamanı vardır derdi annem. Annem haklıymış demeyi ne çok isterdim oysa şuan. Annem sen haksızmışsın. Benim zamana bıraktıklarımı zaman bana bırakmadı her birini avuç avuç toplayıp çaldı benden. Kaygısızca gözlerimi kapattığım her karanlığın ardından güneşin doğuşunu izledim fakat izlediğim her güneş doğumu beni yeni bir gün ışığına değil başka ışık görünümlü karanlığa tutuklu kıldı.

Pıranga, pırangam.

Kalın pranga öyle bir bağlanmış ki bileğime oradaki mührünü varlığını hissediyorum. Ben on adım ileriye giderken pırangam beni yirmi adım geriye çekiyor farkına varıyorum da bazı şeyler gerçekten elimden yok olmuş. Ben kaybettim dediğim yerde ayağa kalkarken aslında hepten düşmüşüm.

Ben Neva Arslanoğlu.

Umutlarla geldiğim İstanbuldan umudumu kaybettim. Kaybettiğim umudum ise ruhsuzca bedenimi sürükledi hiç düşünmeden beni yolumdan alı koydu. Bizi bir yangından alıp bir diğer yangına attı. Yaşlara boğdu kabimi bir çıkmaza attı. Saatler önce vardığım havalimanından kolumdan sürüklenerek başka bir limana atıldım. Boş boş önüme bakarken gözleri gözlerimi buldu.

"Niye yaptın bunu bize? Neden ikimizide cehenneme sürükledin?" Gözümden düşen damla ile dişlerini sıktı. Yakmıştı ikimizide varı varlığı sonu sonsuzluğu olmayan bir cehennem kuytusuna attı, oysa ben tek başına yanmaya razıydım.

"Senin için." Gözlerini başka bir ufka değdirdi ve geri bana döndü. "Beki öleceğiz, belki yanacağız ama seni tek atmam ateşin içine." Yerin dibindeki magma çekirdeği lavları kabuğa vurduğunda bir sarsıntı meydana geldi. Yerin kabuğu ikiye ayrıldığında her iki yer başka diyara savruldu. "Ben ateşime razıydım." Günün doğumu yüzüne düştü. İrislerinde yansıyan can alıcı bir kızıllık belirdi. "Değildin. Sen mucbur kılındın. " Dedi yüzü alaca kızıllığa dönerken. Elleri birbirine dolandı dirseklerini bacaklarına yaslayarak eğildi. Yan profili görüş açımda kaldı "Olmamalıydı böyle. Sen gelmemeliydin kalmalıydın orada." İgne gibi sözlerimden sonra yüzünde gezdirdi parmaklarını.

GÜNAHIN KEFARETİ + 18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin