Merhabalar ben geldim. Ders çalışıyordum da bölümü yine unuttum😂🙈 neyse çok tutmayayım sizi fe bölüme alayım. Siz de başlamadan önce bismillah diyerek ve yıldıza basarak başlayın okumaya.😂😂
İyi okumalar😍😍
***
41.BÖLÜM
Melek, uyandığında Yiğit henüz uyuyordu. Melek yataktan Yiğit'i uyandırmamaya çalışarak kalktı ve yumuşacık, varla yok arasında bir öpücük kondurdu Yiğit'in yanağına. Dolaptan rahat kıyafetler alıp banyosunda giyinip çıktı. Çekmeceden çıkardığı lastik tokasıyla saçını tepeden topuz yapıp, yatak odasından çıktı. Evini, evet onun ve Yiğit'in eviydi, onlara aitti bu ev ve Melek bu evi çok özlemişti. Yine de iyi ki gitmişlerdi Bingöl'e çünkü onları da çok özlemişti. Hem evlendikleri yer oraydı, sevgilerini dile getirdikleri yer de orası olmuştu.
Tabi tüm bunlar demek değildi, okul Melek hanıma tatil izni veriyor. Tamamen devamsızlığı dolmuştu ve Filiz'in onun yerine imza attığı bir iki ders dışında devamsızlık yaparsa kalabilirdi.
Melek, valizleri boşaltma işini daha sonraya ertelemişti. Saat 15.00'a geliyordu ve sabah yedikleri patatesli poğaça dışında bir şey yememişlerdi. Melek dolaba baktığında pek bir şey bulamadı. Zaten sınav bittiğinde alışverişe çıkacaktı fakat Yiğit gidiyoruz deyince alışveriş yalan olmuştu. Şimdi açıp sitenin marketinden sipariş verebilirdi ama gidip görmek canının çektiklerini almak istiyordu.
Portmantodan montunu ve anahtarlıklarını aldı. Kapıyı açıp ayakkabılarını giydi. Doğrulup gitmeye hazırlanırken karnına dolanan kollarla bulunduğu yerde sabitlendi.
"Yalnız kaldığımız ilk günümüzde beni terk mi ediyorsunuz Melek Hanım?" Melek nefesini boynunda hissettiği kocasının uykulu sesine gülümsedi.
"Tüh yakalandım." Deyip şakadan hayıflandı. Yiğit, Melek'in açıkta kalan boynuna dudağını bastırıp bir süre bekledi. Sonra bir öptükten sonra geri çekildi. Melek'in kan akış yönü bir anda değişmişti sanki. Sanki karnında bir girdap vardı ve içi talan olmuştu. Bu duyguyu bu kadar şiddetli ilk defa Bingöl'deki evlerinde kıyafet almaya gittikleri gün yaşanan o malum olayda hissetmişti bir de şimdi.
Yiğit "Ben seni hep yakalarım Melek. Daha ilk doğduğunda yakalamışım. Sonra Ankara'da binlerce kilometre uzaklıkta bile yakaladım. Şimdi de kalbim bir çip gibi sen de. Artık kaçışın mümkün değil." Diyip Melek'i iyice kendine çekmişti. Şu an yüzünü göremese bile tahmin edebiliyordu. Dudağının kenarının kıvrıldığını. Gözlerini hafifçe kıstığını. Görmek için yanıp tutuşsa da sabretti. Hissetmeyi tercih etti.
"Kader" dedi Melek pürüzsüz ve sakin bir sesle. "Kader bizi, biz farkında olmadan birbirimize yakalattı." Daha sonra Yiğit'in kollarının arasında dönüp yüzüne baktı. Melek'in de boyu uzun olmasına rağmen Alnı Yiğit'in dudaklarına geliyordu. Gözlerini düşük bir açıyla yukarı kaldırıp Yiğit'le göz teması kurdu.
"Ve öyle bir odaklanmıştık ki yakalamaya, kimi yakalamaya çalıştığımızı unutmuştuk. Ben Ankara Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmak için çok çalıştım mesela. Ama aslında bu da kaderdi, bence biz hiç tanışmamış olsaydık da birbirimizi bulacaktık."
"Ya da senin kantinde kavga çıkardığın gün de kaderimizdi. Çünkü o an her gözümün önüne geldiğinde tuhaf hissediyordum. Seni tanımadan önce de bu durum böyleydi. Belki de Eros ilk o zaman kalbime bir ok atmıştır."
"Of Yiğit saçma gavur şeylerini katma aşkımıza. Şimdi çarpılacağız." Dediğinde Yiğit yüksek sesle güldü. Apartman da oldukları için ses yankılandı. Melek elleriyle Yiğit'i boğmaktan hallice susturmaya çalışırken Yiğit sonunda boğulmadan sakinleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)
Художественная прозаOnların kaderi daha onlar doğmadan yazılmıştı. Ancak onlar büyüyene kadar dünya değişmiş, onları da değiştirmişti. Ne var ki ortada verilmiş bir söz ve iki inatçı ihtiyar vardı. Kader sürekli ikisini karşı karşıya getirse de onlar bir araya yıllar ö...