*12*

2.8K 197 15
                                    

İyi okumalar ❤

İnstagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın.💕💕

İg// busras.typwriter

***

12.Bölüm

Kendi için gergin geçen bir sohbetin ardından Melek daha fazla dayanamadı ve ayaklandı. "Arkadaşlar kusura bakmazsanız ben artık kalkayım, bizim akrabalar çok fazla geç kalmamı istemiyorlar. Malum onlara emanetim" Diye bir bahane öne sürdü. İmayla dolu bir bahane...

Filiz de ayaklanacaktı ki eliyle onu oturttu. "Yok canım, siz oturun. Ben şuradan otobüse binerim." Derken hırkasını üzerine geçiriyordu. Herkese tek tek bakıp, sözsüz bir vedalaşma yaparken, Yiğit'i es geçti. Sanki ona baktığında herkes aralarındaki oyunu anlayacakmış gibi geliyordu. Böyle daha fazla dikkat çekebileceğini düşünemiyordu bile. Mehmet de ayaklanıp "Durağa kadar sana eşlik edeyim." Diye centilmence bir teklifte bulundu.

Aslına bakarsanız bir taşla iki kuştu. Hem ona eşlik edip centilmenlik yapacak hem de baş başa biraz vakit geçirmiş olacaklardı. Melek itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Yiğit ayağı kalkıp "Ben de çıkıyorum. Seni de bırakırım." Demiş bir cevap vermesine fırsat vermeden kafeden çıkmıştı. Yiğit'in bu tavrıyla herkes hayretler içinde Melek'e dönmüştü. Melek ise sinirden kaskatı kesilmiş bir halde derin derin nefesler alıp veriyordu.

Gözlerini ağır çekimde kapatıp açtı. Kendine bakan meraklı gözlere bakmadan, çantasını aldı" İyi akşamlar arkadaşlar" dedi ve hızlıca kafeyi terk etti. O kadar öfkeliydi ki Yiğit'e karşı, değil arabasına binmek yüzünü dahi görmek istemiyordu, hem de uzun bir süre. Yaptığı emrivaki hiç ama hiç hoş olmamıştı. Arkadaşlarının içinde onu ne duruma düşürmüştü? Hadi hepsini geç, bir şeylerden bile şüphelenmiş olabilirlerdi. Buradakilerin öğrenmemesini sözleşmeye Yiğit eklemişti oysaki. Şimdi o madde tehlikede bile olabilirdi.

Kafeden çıktıktan sonra Yiğit'i görmemiş direk durağa yönelmişti. Köşeyi döndükten sonra 20 metre daha yürüyüp durağa ulaşmıştı. İş çıkış saati olduğu için durak hafiften kalabalıktı. Durağın direğine belini yaslayıp kollarını önünde bağladı. O an sinirinden refleksle tek bacağını sallamaya başladı. "Goril, mağara adamı, yabani, Seni de bırakırımmış. Hayır yani sen kimsin? Sen önce aklını nerde bıraktıysan git onu al." Kendi kendine söylenirken bazı bakışlar ona döndü. Söylenmeyi kesse de siniri hala zirvedeydi.

Durağa Yiğit'in beyaz Volkswagen Tiguan Jeep'i yanaştı. Melek arabayı görünce gözlerini devirip bakışlarının yönünü değiştirdi. Camın açılma sesini duydu ama yine de bakmadı. Ardan saniyeler, dakikalar geçti ama başka herhangi bir ses duymadı.

İçine düşen kurdun ısrarlı fısıltılarına en sonunda kulak verdi ve arabaya baktı. Yiğit başını açık cama eğmiş, yüzündeki bıkkın ifadeyle ona bakıyordu. Melek dönünce kaşlarını kaldırıp işaret parmağıyla 'Gel gel' yaptı. Melek başını iki yana salladı. Yiğit tekrarladı hareketini

Arlarında kısa bir bakışma geçti ama ikisine de olduğundan uzun geldi. Etraftaki meraklı bakışlar yüzünden Melek ısrarını sürdürmedi. Zira çalışan, ev kadını fark etmeksizin her kadın pembe dizi ve entrika severdi. Şu an ikisi de mevcut gibiydi. O yüzden bol entrikalı pembe dizi tadındaki olaylarını daha fazla duraktaki teyzelere ve genelde onları eleştiren ama onlardan pek bir farkı bulunmayan memur abilere, amcalara daha fazla sunmadı ve arabaya yanaştı.

"Evet?" diye sordu, Yiğit'in yüzündeki bıkkın ifadenin aynısını takınarak. "Kaç dakikadır arabada beklediğimden haberin var mı?" diye sordu sakin bir tavırla ama sesinin sakin olmasına karşın soru öfkesini yansıtıyordu. Melek de aynı ifadeyi takınarak "Bilmiyorum, Çünkü orda cevabımı beklemeden çıkıp gitmen senin hatan." Diye onu cevapladı. Yiğit gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Gözlerini açtığında bir nebze de olsa sakinleşmişti. "Orada zaten bir soru sormadım." Dedi sahte bir gülümseme eşliğinde. Melek kaşlarını kaldırıp "Amaaa sorman gerekirdi." Diye karşılık verdi.

BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin