Selamlar cancanlar. Ben geldim ama geç geldiğimin farkındayım elbet. Sabahtan beri öyle yoğun öyle yorgunum ki bu saate kaldım. Kusura bakmayın. Neyse sizi de fazla tutmadan bölüme alayım ama siz bismillah diyerek yıldıza basıp öyle okumaya geçin sağdan sağdan😍😘
İyi okumalar
İg: busras.typwriter
Twitter: cherrange1
Wattpad LiveYourlife319 diğer hikayelerime ulaşmak ya da duyurulardan bildirim almak için şöyle alalım sizi😍***
32.BÖLÜM
Yiğit'in sunumu son derece güzel geçmişti. Hatta Melek'in dediği gibi tüm kızları bir daha kendine hayran bırakmıştı. Lanet olasıca!
Yine de bu sunumdan iyi bir not alacak olması Melek'i sevindirmişti. Sonuçta kaç gün uyuyamamıştı. Sunum bitince Melek'in yanına gelip oturdu. Orta taraflarda bir koltukta yan yana oturmuş birbirlerine bakmıyorlardı.
Bir süre sonra Melek "Tebrik ederim. Sunum fena değildi." Deyince Yiğit ona baktı. Aslında sunumu yaparken de sık sık Melek'e bakmıştı. Uzun bakışlar değildi, belki de sadece saliselik bakışlardı ama verdiği mutluluk paha biçilmezdi.
Melek'in ona heyecanla bakması, hata yapacak mı diye endişelenmesi, sunum bittiğinde ki rahatlaması, bunların her birini görmüştü Yiğit. Çünkü Melek duygularını saklayabilen bir karaktere sahip değildi çoğu zaman. Aslında duygularını saklamayı başaramıyordu ama yine de bazen Yiğit onun duygularından emin olamıyordu. Çünkü farklı şeylere verdiği bazı tepkiler nerdeyse aynıydı. Mesela şaşırınca da kızınca da gözlerini ayırıyordu.
Bir şeyi sevip sevmediğine de karar veremiyordu. Yani Melek kesinlikle bir ifade ortaya koyuyordu ama bu ifadeyi analiz edip anlamlandırmak biraz zordu. Tecrübe istiyordu. Mesela Bingöl'deki herkes Melek'i çok iyi anlayabilirdi ama Yiğit henüz o kadar iyi tanımıyordu. Çünkü duygularını saklayamayan
Melek, başka bir savunma mekanizması oluşturmuştu. Duygularını, yine duygularını kullanarak kamufle ediyordu. Belki bunu bilerek yapmıyordu ama harika bir yöntemdi.
Melek ifadesiz bir kız değildi, şen şakrak, her anı ve her şeyi gerektiği gibi yaşayan genç bir kızdı. Zaten onu o yapanda buydu ya!
Şu an Melek'in yüzüne bakamasa da gölgesinden gördüğü kadarıyla gülümsüyordu.
"Bence o uykusuzluğa mükemmel bir sunum yaptım."
Bir anda yüzünü Yiğit'e çevirdi. Yiğit de oluşan hareketlilikten ona baktığını anlayınca o da Melek'e baktı.
"Dün akşam da mı uyuyamadın?" Şaşırmıştı.
"Çok güzel uyudum." Aslında yalan söylemişti. Çok güzel olduğu doğru ama uyudum kısmı tamamen yalan. İlk defa mecbur olmadan, başkaları olduğu için değil, kendi istekleriyle beraber uyumuşlardı ve Yiğit'in duygularını kabul edişinden sonraki ilk aynı yataktaki geceleriydi. Nasıl uyuyabilirdi ki?
"Ama yetmedi mi?" dedi bu defa biraz daha rahatlayarak. Yiğit hakkında bu kadar endişelenmesi de mi sevdadandı?
"Şaka yapıyorum Melek. Sadece fena değil dediğin için, ortaya mükemmelliğimi koymak istedim." Dedi Serseri bir sırıtışla.*
Gülmemek için gözlerini devirdi Melek "Komik misin acaba? Sen ve mükemmeliyet?" Evet, seviyor olabilirdi ama bu Yiğit'in göklerde gezen burnunu aşağı düşürmeyecek demek değildi.
"Tabi canım. Bilmiyor muydun? Yani cümle kurarken 'Mükemmel' yerine 'Yiğit' kullanabilirsin o derece. Mesela 'sen çok mükemmel bir insansın' ve 'Sen çok Yiğit bir insansın' dediğimizde aynı anlam çıkıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)
General FictionOnların kaderi daha onlar doğmadan yazılmıştı. Ancak onlar büyüyene kadar dünya değişmiş, onları da değiştirmişti. Ne var ki ortada verilmiş bir söz ve iki inatçı ihtiyar vardı. Kader sürekli ikisini karşı karşıya getirse de onlar bir araya yıllar ö...