Herkese selamlar. Dayanamadım bir bölüm daha atayım dedim🤭 Siz ilgi gösterdikçe ben de dayanamıyorum.
🌟 şuna benzer bir şekil görürseniz basın hediye internet geliyor 😂İyi okumalar...
İg: busras.typwriter
Twitter: cherrange1***
16.Bölüm
Melek derse girmemişti. Bu halde derse giremezdi zaten. Arkasını masaya döndüğü an gözleri buğulanmıştı. Böyle bir konuşmayı herkesin olduğu bir ortamda yapamayacağı için Kampüste en uzak çardaklardan birinde toplamıştı herkesi. Şimdi de tıpış tıpış tüm yolu gözündeki yaşla geri dönüyordu. Yaklaşık 100 metre kadar uzaklaştıktan sonra otobüs durağına gelmişti. Gözlerindeki yaşları sildikçe tazeleniyordu. "Aptal!" diye mırıldandı kendi kendine. "Bir de peşinden geleceğini sanıyorsun!"
O sırada yanında bir gölge belirdi. Başını kaldırdığı an tekrar kendine olan hakaretini tekrarladı. "Aptal!" Melek yüzünü kaldırdığında gözündeki yaşları gören Mehmet bir an afalladı "Melek! Ne oldu, niye ağlıyorsun?" diye sorarken endişeden sesi titremişti. "Yok bir şey. Ağlamıyorum. Benim soğuktan gözüm yaşarır da." Derken sesi düz ve normal çıkmış bu da inandırıcılığını artırmıştı. Mehmet gözlerini süzüp inceledi. İnanıp, inanmamakta kararsızdı ama Melek ona zaten anlatmayacaktı. Bu yüzden sadece görmezden geldi. "Öyle olsun."
Melek bu özelliğini çok seviyordu. Çok çabuk ruh halini değiştirebiliyordu. Yüksek ihtimalle Yavuz yüzünden kazandığı bir özellikti. Tabi nerde nasıl kullanacağını pek ayarlayamasa da ayarladığı zaman çok iyiydi. Şimdi olduğu gibi...
"Her yerde sizi aradım. Nerelerdesiniz ya?" diye sordu şakayla. " Üst sınıflarla oturuyorduk çardakta." Diye kısaca açıkladı. Mehmet tam bir şey söyleyecekti ki otobüsün gelmesiyle Melek ayaklandı. "Neyse Mehmet sonra konuşuruz. Otobüs geldi de."
"Derse girmeyecek misin?"
"Hayır. Biraz işim var da."
Mehmet cevap veremeden otobüse bindi ve boş bir koltuğa oturdu. Durmuştu yaşları... Ya da akış yönünü değiştirmişti, içeri doğru akıyordu artık.
----
"Gülay Ablacım sence de çok kısa olmadı mı bu ziyaret?" dedi Melek Gülay'a. Eşi gelip alacak oradan da tekrar Konya'ya döneceklerdi.
"Zaten bir iki günlüğüne gelmiştik. Bizim de çok işlerimiz var canım benim. Ben düğüne gelemediğim için sizi gelip görmek istedim." Deyip öpmüştü Melek'i. Melek gülüp "İyi bari Annemlere İpek Teyzelere falan iyi yayın yapmışsındır sen." Dediğinde Gülay yalandan alınmış gibi yapıp "Ay Aşkolsun Melek'cim ben öyle biri miyim?" demişti. Melek kahkaha atıp "Evet" dediğinde Gülay da gülüp "Valla sizin olmadığınız her an arayıp bilgilendirdim. Aman ne kadar pimpirikliler. Ne kadar korkmuşlar. Anlamıyorum yani. İkiniz de gayet yetişkin insanlarsınız." Diye söylenmeye başladı. Gülay, Gazel ve Yeliz resmen aynı kumaştandı. Gamsız, terelelli, yeri geldiğinde maksimum şefkatli ve Güzin Abla.
Melek aslında onlara çok imreniyordu. En azından hiç bir şey değilse bile hayattan keyif almayı biliyorlardı.
Gülay'ın telefonu çaldığında "Geldi bizim bey" deyip yine muzırlığını göstermişti. Melek Emirhan'ı kucağına alıp öptü. "Yakışıklı yine gel tamam mı?"
"I-ıh" diye omuz silkti küçük çocuk.
"A niye be?" dediğinde Gülay koluna vurdu.
"Çirkefleşme oğluma." Melek gözlerini devirip "Emirhan Bey Hazretleri neden acaba bize gelmek istemiyorsunuz?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)
General FictionOnların kaderi daha onlar doğmadan yazılmıştı. Ancak onlar büyüyene kadar dünya değişmiş, onları da değiştirmişti. Ne var ki ortada verilmiş bir söz ve iki inatçı ihtiyar vardı. Kader sürekli ikisini karşı karşıya getirse de onlar bir araya yıllar ö...