İyi okumalar. Lütttffeeeen yorum yapın. Yorumlariniz çok güzel 😍
Yani bildiğiniz üzere;
🌟👈🏻⌨🖱👐🏻👌🏻👍🏻👋🏻❤İg: busras.typwriter
Twitter: cherrange1***
26.BÖLÜM
Yavuz duyduklarıyla önce bir kaldı. Turan oldukça çalışkan ve yakışıklı bir çocuktu. İlkokul yıllarında ona az takılmamışlardı. Onun hiç bir zaman kızlarla işi olmamıştı. Tüm sınıfın kızları onun yanına oturmak istiyorlardı. Maalesef Yavuz o zamanlar biraz çiroz ve çekingen bir çocuktu. Şimdiki halini bilmiyordu ama Turan o zamanlar Yavuz'la kıyaslanamayacak kadar yakışıklıydı. Yine de hiç bir zaman kızlar onun ilgisini çekmemişti. Sürekli ders çalışır ya da futbol oynardı. Hakkında bazı dedikodular dahi çıkmıştı ama bunları da pek umursadığı söylenemezdi.
Gerçi uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, değişmiştir haliyle. En son 4 yıl önce İstanbul Teknik Üniversitesi'nde İnşaat Mühendisliği okumaya gitmişti. O günden sonra da bir kaç bayram- kandil mesajı dışında iletişimleri kesilmişti.
Peki Zümrüt'ü nerden görmüştü? Belki de annesi beğenmişti, görücü usulüydü. Yavuz düşündükçe sinirlenmiş, sinirlendikçe de kızarmıştı. Kuşkusuz Zümrüt'e karşı öyle hisleri yoktu ama yine de kızın ağlamaktan şişmiş gözleri, dağılmış saçı başı dişlerinin arasındaki alt dudağı vicdanına art arda darbe indiriyorlardı. Zümrüt onu seviyordu ve başkasıyla evlenecekti.
Neden?
Çünkü duyguları yüzünden Zümrüt'e öfkeliydi.
Neden?
Çünkü, bir tek Yavuz'un duyguları önemliydi. Bir insan Yavuz'du. Hayat sadece Yavuz'a acımasız davranmıştı.
Görememişti, yıllarca acı çeken ama yine de gülümseyen Zümrüt'ün gönül yarasını.
Tuttu elinden herkesin içinde, şaşkın bakışlar altında. Zümrüt, şok olmuşsa da kendindeydi hala. O kadar acı çekiyordu ki hissizleşmesi imkansız gibiydi. Uyarıcıları acılardandı, nasıl hissetmezdi.
Çekti elini hızla ve arkasına sakladı. Gözleri şiş ve yaşları taşacak kadar doluydu. Akan sadece yaş değildi. Aşktı, umuttu, vuslattı, gelecekti. Tek tek akan yaşlar bir bir yanağından süzülüp kayboldu.
Aşk kayboldu, umut kayboldu, vuslat kayboldu, gelecek kayboldu.
Ne derlerse desinler dinlemeyecekti. İnsanlar hep konuşurdu. Umut verirlerdi, sonra o umudun kırıklıklarıyla sen uğraşırdın. Seni anlıyoruz derlerdi, anlamış olabilirlerdi belki ama seni hissedemezlerdi. Damdan düşenin halinden damdan düşen anlardı derler ya, o da anlamaz aslında. Çünkü o acılarını unutmuştur. İyileşmiştir. Geçmiştir yani.
Geçerdi...
Zümrüt de biliyordu geçeceğini ama o geçene kadar insan kendinden geçmez miydi? Acısına aşık biri acının geçmesini ister miydi peki?
İstemiyordu, Ne acısının geçmesini istiyordu, ne de Yavuz'u unutmak.
Yavuz kolunu çeken Zümrüt'e hızla yaklaşıp biraz daha sert bir tavırla arkasındaki kolunu tutup kendine çekti. Zümrüt kurtulmaya çalışsa da güçsüz kalıyordu. Her zaman, her konuda olduğu gibi yine Yavuz'un karşısında çaresizdi. Yavuz Yiğit'in arabasının anahtarını istedi. Yiğit anahtarı verirken "Nereye oğlum?" diye sormayı da ihmal etmedi.
Yavuz onu duymazdan gelip odadan çıkarken "Beklemeyin siz yatın uyuyun." Demişti sadece.
----
Yavuz apartmandan çıkarken portmantodan aldığı montunu Zümrüt'ün omuzlarına attı ve arabaya doğru bir kaç metre yürüdüler. Zümrüt zangır zangır titriyordu ama bu titremenin sebebi soğuk değildi. Korku, heyecan, direnç kırıklığıydı belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞİK KERTMESİ(İLK HALİ)
Ficção GeralOnların kaderi daha onlar doğmadan yazılmıştı. Ancak onlar büyüyene kadar dünya değişmiş, onları da değiştirmişti. Ne var ki ortada verilmiş bir söz ve iki inatçı ihtiyar vardı. Kader sürekli ikisini karşı karşıya getirse de onlar bir araya yıllar ö...