Bölüm 2

3.6K 233 264
                                    

İyi Okumalar💕

__

Okulun önünde durduğumuzda arabadan indim ve ceketimi düzelterek çantamı sırtıma aldım. Lisa'da benimle beraber indiğinde yanıma geldi ve beraber okul kapısına doğru yürümeye başladık.

Bir anda kolunu omzuma atıp beni kendine yaklaştırmasıyla birlikte hızla yüzüne baktım. "Şu sizin sınıftaki çocuk..." dedi kasılan çenesiyle. "Onunla arana mesafe koy, sana yaklaşmaya çalıştığını biliyorum, yüz verme. Kendisi katıksız bir orospu evladıdır ve aynı zamanda zorba." Yürürken gülerek ona döndüm. "Sen nesin peki?" diye sordum alayla. Dudaklarını büzerek etrafa bakındı, öğrencilerden bazıları henüz okula girmemiş, ders zilinin çalmasını bekliyorlardı.

"Ben... damarıma basıldığında öyle davranırım, ama o her zaman öyle. Şiddetten hoşlanan biri, bunu senin için söylüyorum kardeşim." Son kelimeye yaptığı ima ile derin bir nefes alarak kafamı çevirdim. Şiddetten, ufak bir tokattan bile ne kadar korktuğumu biliyordu.

Küçüklükten gelen bir şeydi.. Lisa'ya bunu anlattığımdan beri yanımda vurmanın şakasını bile yapmıyordu. Okulda bir olay olursa, kavga çıkarsa beni sürekli oradan uzaklaştırıyor, bahçeye çıkarıyordu. Dediğim gibi... 2 sene öncesine kadar.

Kolunu ittirerek ona baktım. "Canımı sıkıyorsun... hayatım hakkında kararlar almayı bırak. Ne yapacağım seni ilgilendirmez." Yutkunarak kolunu omzumda çekti ve duraksadı. Onunla birlikte durduğumda güneşten kısılan gözleri ile yüzüme baktı bir süre. "Eğer dediğim gibi çıkar, ve ağlayarak bana gelirsen... o zaman bu söylediğini sana hatırlatacağım Jennie." Ciddiyetle yanımdan geçip gittiğinde arkasından baktım.

Oflayarak ellerimi saçlarımdan geçirdim ve girişteki merdivenlere oturmuş bana bakan arkadaşlarımı gördüm. Hızlıca yanlarına gittim ve hepsini teker teker öperek selamlaştım. "Ne diyor yine Lisa, canını sıkmış gibi geldi." Taemin'in yakışıklı yüzüne bakarken yanına oturdum yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Yok be, her zamanki Lisa işte.." dedim çantamdan telefonumu çıkarırken. Dersin başlamasına 10 dakika vardı.

Taemin'in yanında oturan Karina'ya bakışlarımı çevirdim. Ayakta dikilen Jungkook ellerini cebine sokmuş bahçeyi izliyordu. Onları üç sene öncesinden, dokuzuncu sınıftan tanıyordum. Hepsi kardeşim gibiydi, ve birbirimize fazlasıyla bağlıydık. "Jisoo nerede?" diye sordum etrafa bakınarak. "Trafikte kalmış, ilk derse yetişemeyecekmiş." dedi Karina ayağa kalkıp.

Hepimize teker teker baktı ve ardından ellerini bir iki kez çırptı. "Sanki cenaze varmış gibi duruyorsunuz, ruhsuz gibi, tiplere bak. Hele sen.." Jungkook'u işaret ederek.

Haklıydı... son zamanlarda sınavlar, projeler derken oldukça strese girmiştik. "Bu yüzden biricik kankanız sizin eğlenmeniz ve kafanızı dağıtmanız için evde havuz partisi düzenliyor." dedi gülümseyerek.

Hiçbirimizden ses çıkmadı ve birbirimize baktık bir süre. "Aslında gerek..." Jungkook ağzının içinde söylenirken Karina sözünü kesti. "Var. Var Jungkook, iki haftadır ölü gibi geziyorsun. Taehyung ise kucaktan kucağa atlıyor, aş artık şu çocuğu." dedi sesini yükselterek.

"Kucaktan kucağa mı atlıyor? Nereden çıktı bu?" dedi sorgulayarak. "Birazcık gözünü açıp etrafa baksan üst sınıflardan üç çocukla sevgili olup ayrıldığını bilirdin." dedi Karina.

Jungkook bir kaç haftadır bizimle fazla konuşmuyordu, bunun sebebi de sevgilisi Taehyung'dan ayrılmasıydı. Karina'nı sözleri ne kadar kırıcı olsa da haklıydı. Hepimizin Jungkook'un iyiliğini istiyorduk.

Buna üzülmesini beklerken bir anda ellerini cebinden çıkardı ve gözleri açıldı. Kaşları çatıldı ve bir şeyler düşünüyor gibi oldu. Öylece onu izlerken gözleri üzerimizde gezindi. "Yap amına koyayım, yap. Bu akşam yap, bütün okulu da çağır. Bugün önüme gelen ilk çocukla beraber olmazsam beni siksinler lan." dedi hızlı hızlı. Gülmeye başladığımda onlar da benimle güldü.

~Manolucci~  {JENLİSA} G!PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin